-
sevgili erdem bişey iç.. benden..
erdem'in değindiği konu itibari ile tekrarlamak istiyorum. sorun sn. cavcav'ın kişiliğiyle alaklı bir sorun değil.. cavcav gider horhor gelir, sorun tek adamlık ve onun son evresi olan diktatörlük.
şu anda biz bunu yaşıyoruz. son duayen hala bir duayen olduğunu zannediyor.. hata üstüne hata yapıyor ama kabullenmiyor.. bütün hatalarını "değiştirebileceği yegane isim olan" teknik direktörlere atıyor ve bu zavallıların sayısı arttıkça; artık avrupada bile duyulmaya, dalga geçilmeye başlandıkça -çözümüde bulamayacağı için- artan hırsıyla gittikçe agresifleşiyor..
tek adamlığın son aşaması dikdatörlüğün saldırgan halini yaşıyoruz şu anda.. güneşin zaptı yakın..
lütfen dikkat:
bizzat kendi itirafıyla, yılmaz vural "çok zaman ve çok para kaybetmişsiniz" dediği için gitti.. biz ne demiştik; hiçbir kurala ve hiçbir nizama uymayan şekilde deliler gibi alınmış, paçozlarla şişirilmiş kadrolara harcanan paralardan bu futbolcuların hiçbir suçu yok..
onlarla beraber, onları kim alıp getirdiyse onunda gitmesi gerekir.. hesap verebilir yönetim anlayışı bunu gerektirir..
sen kalkıpta onları getiren define avcısının yüzüne karşı "bunların en az 13'ü gidecek, yerlerine iş görebilir oyuncular transfer edilecek" dersen.. bir padişaha asla söylenmeyecek bir şeyi, onu babası kadar iyi tanıyan biri olarak yüzüne karşı söylersen...
ahanda böyle dünyayı bile hayrete düşürerek 5 gün içinde gidersin.. yalnız genede helal olsun yılmaz vural'a şovmenmiş, hoca değilmiş ama adammış..
göndersin bakalım nereye kadar gönderecek demiştik son forumda.. herkes bizim gibi keriz mi?. sonunda biri diyecek "bu ne kardeşim hepmi bu hocalar suçlu" kendileri mi geliyor?. kim seçiyor bu hocaları?.
önemli bi not:
bütün ülkede, spor kamuoyunda ve bizim sitede yaygın olan yersiz bir düşünce var gençlerbirliğinin cavcav'ın takımı olduğu üzerine..
sn cavcav'da kendisinden önceki diğer başkanlarımızın olduğu gibi, gençlerbirliği spor kulübümüzün başarılı olmuş başkanlarından biridir.. belkide en başarılı olanıdır..
çünkü bizi kelimenin tam anlamıyla çamurdan çıkarmış, avrupalarda adımızı hece hece ezberletmeye kadar götürmüştür.. kendisini büyük adleden nice kulüplerin kapısına borçlarını tahsil için icra memurları dikilirken, 5 milyon dolar için stadlarına ezeli rakiplerinin bayrağını dikmekle tehdit edilirken, -dikilse daha iyi idi- kulübümüzü bugün sahip olduğu tesislerle ve alt yapı ordusuyla bizi kıskanılacak kulüp olarak ortaya çıkarmıştır..
ve bütün bunları devrin başarılı olan yönetim tarzı ile kulübümüze kazandırıp, kulübümüzde parlattığı, bizzat kulübümüzün oyuncuları olan futbolcularımızın bonservislerini satarak yapmıştır..
ama işte tek adamlığın sonu bu.. uzuuun uzuunn saydığımız nedenlerle, çizdiğimiz profillerle bizi bundan daha ileriye götürebilmesi mümkün değil..
ne mutlu bizlere ki; elleriyle beslediği, çocuğundan bile sakındığı kulübümüz büyüdü ve cavcav'ı geçti.. kalıbına sığmıyor atık.. çocuk büyüdü ihtiyaçlarıda büyüdü..
sn. cavcav küçük kaldı.. kalıyor..
bazı arkadaşlarım sn. cavcav bizi aldığı yere bırakacak dediğimde.. oh be nihayet kurtuluyoruz gibi algılamış..
bizi aldığı yere bırakacak diye küme düşmekten dolayı endişelerimi kasdetmemiştim.. allahın parmağı yok ki gözümüze soksun.. beşiktaş karşılaştı da gördük.. kurucusu iskenderbey olduğu için, o dediğiniz iskenderbey futbol kulübünde olabilir..
bizide o kulüple karıştıranlar için derim ki; hadi diyelim ki, bizde gençlerbirliği değil, "cavcav idman yurdu"yuz.. o zaman kulübümüzün değilde, kendinin futbolcularını satarak kazandığı paraları böylesine çarçur edebilme, o paralarla kurduğu tesisleri alıp götürmeye, alt yapıyı tarumar etmeye hakkı var.. kendisine ait değilmi etsin diyeceğim ama;
geride bıraktığımız 38 senemize ne olacak?.
o kadar kolay mı "hadi onuda yaşamamış olalım" demek..
şurdan bana bi 2 saat versenize...
...............................................
mesele iki-üç oyuncu takviyesi ile işleri eskiden olduğu gibi yoluna koymak meselesi değil, çağdışı kalmış yönetim meselesidir. çağın dışında kalmış olma meselesidir...
ahmet ümit bir programında victor hügo'nun bir sözünü paylaştı: "en büyük güç, zamanı gelmiş düşünce gücüdür"
biz bunu nasıl sunmuştuk: anı yakalamak..
oda şudur: içinden geçtiğimiz futbol sürecinin dinamiklerini yakalayabilme kararlılığına sahip, evrensel kabul gören çağdaş kulüp yapılanmasını ilke edinmiş, mevcut kulüp iktidarının yönetim politikalarını tümüyle reddeden, şeffaf, katılımcı, hesap verebilir, kolay anlaşılabilir ve kolay yönetilebilir tüzüğü ilan eden, sürdürülebilir yol haritası, ekonomik programı ve halkla ilişkileri kuvvetli, birbirini denetleyebilir kurulları oluşturmuş, gerekirse birleşik alternatif kulüp yönetimlerini talep ettiğimizi her koşulda ve her yerde yüksek sesle dile getirmeliyiz..
buda bizim devrimimiz olsun..
Konu MehmetGUNER tarafından (31-Dec-2015 Saat 12:38 ) değiştirilmiştir.
Yetkileriniz
- Konu Acma Yetkiniz Yok
- Cevap Yazma Yetkiniz Yok
- Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
- Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
-
Forum Kuralları
Paylaş