Gösterilen sonuçlar: 1 ile 25 ve 58

Konu: Fuat Çapa

Threaded View

  1. #14
    Türkiye'de futbol ortamının yerleşik kültürü genellikle teknik direktörlerin saha sonuçlarına göre her an ipinin çekilmesini öngördüğü için, ben de son söyleyeceğimi ilk söyleyerek başlayayım: Fuat Çapa'nın "çok iyi" bir teknik direktör olma ihtimali olduğuna dair inancımı kaybetmiş olsam da takımın başında kalmasından yanayım. Bunun iki nedeni var; birincisi Fuat Çapa'nın hakikaten boğazına kadar çamura batmış Türk futbol kültürüne yabancı kalmayı başaran, kulüp kimliğini iyi temsil eden bir sportmen olmasını önemsiyorum. İkincisi ise, mevcut Cavcav yönetiminin Fuat Çapa'dan daha iyisini getirebileceğine ihtimal vermiyorum.

    Ancak elbette bu yargı kendisinin teknik direktörlük performansını değerlendirmeme engel değil. İsimden ve kişilikten bağımsız olarak değerlendirdiğimde ben de Serkan gibi Fuat hocanın saha sonuçları itibariyle en azından kötü olmadığını düşünüyorum. (bu sezonki performansı saha sonuçları anlamında da olması gerekenin altında. Ancak toplamda bakıldığında 2 senelik bilançosu "kötü değil" denebilir) Bunun yanısıra maç içerisinde yaptığı taktik-oyuncu değişikliklerini toplamda teraziye koyduğumda artıları eksilerine oranla biraz daha ağır basıyor diyebilirim.

    Fakat mevcut hocamızla neredeyse 2. sezonumuzu tamamlamak üzere olduğumuza göre, performansını değerlendirmekte yararlanabileceğimiz, günlük saha sonuçlarından çok daha somut olgulara sahip olduğumuzu düşünüyorum. Ve bu objektif olgular ne yazık ki Fuat hocanın eksilerini görmezden gelinemeyecek kadar açık ortaya çıkarıyor. Gençlerbirliği an itibariyle aynı teknik direktörle ikinci sezonunu doldurmak üzere olduğu halde, kollektif uyum-taktik organizasyon bakımından hala hocası yeni göreve gelmiş bir takımı andırıyor. Takımın uzun vadeli bir stratejisi, bu stratejiye bağlı olarak oluşturulan bir oyun felsefesi ve bu felsefeyi somut organizasyona dönüştürecek bir saha çalışması olmadığı ortada. Taktik meselelere önem veren bir gözle izlediğinizde, takımın hayret verecek ölçüde organizasyonsuz, ne yaptığını bilmez, bireysel performansla bağlı oynadığını gözlemliyorsunuz. Bugün formaları ve takım adlarını saklayarak maçları izlesek, hepimiz Ersun Yanal'ın Eskişehirspor'unu sürekli pas yapan, beklerini hücuma çıkartarak ön liberoları ve stoperleri ile savunmayı bekleyen, azla uzun vurmayan ve 3.bölgede pres yapan anlayışından tanırız. Ya da Mourinho'nun Inter'ini, Real Madrid'ini ve Chelsea'sini yanyana koyun, oyuncu farklılıklarının getirdiği ufak tefek adaptasyonlar dışında aynı oyunu oynadıklarını görürsünüz. Veya Terim'in önde basan Gs'sini, Thomas Doll ve Briegel gibi Almanların bloklar arasını yakın tutan, beraber hareket eden, agresif disiplinli takımlarını şıp diye tanırız..

    İşte ne yazık ki 2 sene gibi fazlasıyla yeterli bir süre geride bırakılmış olmasına rağmen Fuat Çapa'nın Gençlerbirliği artısı ile eksisi ile şudur diyebileceğimiz bir kimlik, hocamız tarafından hala ortaya konabilmiş değil. Takımın ve teknik heyetin en iyi 11 kişiyi seçelim ve iyi oynamaları için dua edelim demek dışında bir çözümü, planı, çalışmış ve içselleştirmiş olduğu bir stratejisi-oyun felsefesi namevcut.. Takım hala sahada tek ve bütünlüklü bir "birim" teşkil etmekten çok uzak. Geçen süre zarfında takımın bir antrenör takımı olmak yolunda hiçbir aşama kaydetmemiş olması benim hocadan büyük ölçüde umudu kesmemin en büyük nedeni..

    Bunun yanı sıra, diğer bir temel konu olan oyuncu gelişimi-bireysel performans konusunda da hocanın sınıfta kaldığını görüyorum. Fuat hocanın takıma kazandırdığı önemli bir genç oyuncu olmamasını geçtim, bugün hangi futbolcumuzun günden güne oyununu ileri seviyeye taşıdığından söz edebilmek mümkün? Hurşut mu, Ramazan mı, Azofeifa mı? Ne yazık ki Fuat hoca döneminde hiçbir oyuncumuzun var olan özelliklerinin üzerine koyamadığını görüyoruz...

    Son olarak ve belki de bunların hepsinden daha önemli bir eksi olarak, Fuat hocanın çoğu kez aza tamah eden, koltuğunu korumayı öncelikli görev bilen ve Gençlerbirliği'nin de içinde bulunduğu tüm Anadolu takımlarının ontolojik olarak büyük takımlara göre aşağıda olduğunu kabul eden bir anlayışı benimsediğini hissediyorum. Dalga geçer gibi 8.lik hedefi koyması, basın toplantılarında sürekli kötü performansları aklayacak bahanelere sığınması, büyük takımlarla oynanan maçlarda takımın adeta korkudan ve inançsızlıktan maça zorla gelmiş edasıyla sahada dolanması Capa'nın bu anlayısının somut yansımaları.. Artun gibi Gençlerbirliği alt yapısından yetişmiş bir yıldız adayını, Gs maçında 80'li dk larda oyuna alırken, 10 kişilik rakip karşısında gerekirse korner bayrağını sığın, vakit geçir diye tembihleyen bir teknik direktörün bu takımı büyük hedeflere götürmesini beklemek biraz hayalcilik oluyor diye düşünüyorum doğrusu.. Zira 19 yaşındaki oyuncuya bu zihniyeti aşılayan, aşılamayı da geçtim kendisi bu zihniyetle sahaya çıkan bir hoca, sonuçta o maç kazanılmış da olsa benim tadımı kaçırıyor.
    Konu efesavas tarafından (24-Mar-2013 Saat 00:07 ) değiştirilmiştir.

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •