Karabük deplasmanında ben de Serkan ile benzer bir karar almıştım. Artık özellikle yakın deplasmanlara gitmenin bir anlamı yok.

Ben niye tribüne giriyorum. Gençlerbirliği'ni sevdiğim, tribünden maç izlemenin hem futbol zevki hem de takım sevgisi açısından farkını tattığım ve tribünün güzel oratamı için. Fakat artık böyle bir ortamın çok da kalmadığını, günden güne tribünlerimizin diğer tribünlere benzediğini ben de üzülerek görüyorum. Kimi arkadaşlar bunun Ankaragücü tribünlerinden adam devşirmekle ilgili olduğunu düşünüyorlar, ben bununla birlikte bizizm içimizdeki canavarın da bir ölçüde ortaya çıktığını, günden güne büyüdüğünü ve bunun bir yerde de kaçınılmaz olduğunu tahmin ediyorum.

Bir kaç senedir bu tartışma her gündeme geldiğinde ben kendi fikrimi söylüyorum. Kapalı tribün. Veya geri çekilme. Bilemiyorum. Ben maçlara bir grup kendini bilmezi hizaya çekmek için gitmiyorum. Her olumsuz tezauratı susturmak için de değil. Bu durum geçmişte aynı Serkan'ın dediği gibi gecekondu'da vardı. Şimdi MAraton'da. En azından şu anda kapalı temiz. Yarın işbilmez yönetim orayı ne hale getirir bilinmez. Hem orada bizden pek de hazetmeyen yönetimle de yanyana oluruz.

İşbilmez yönetim demişken. Bu takımın taraftardan sorumlu bir yöneticisi var, bir de kendisini taraftardan sorumlu sanan bir yöneticisi daha. Onlara bir sorulsa ya. Bu biletler (Serkan'ın dediği doğru ise) nereden gelir. Kimler veriri. Ne karşılığı verilir biletler.

Ben uzun süredir bu takımdan, tribünden, hocamızdan, yöneticiliği sadece PR çalışması sanan (ve onu da eline yüzüne bulaştıran) yönetimden umudu kestim. Sadece tribündeki dostlar var maça gelmek için motivasyon kaynağı. Gerekirse onlarla da başka yerlerde görüşmek bir çözüm. Velhasıl kafam karışık. Edecek daha çok laf var. Toplantı isteği de bu yüzdendi aslında. Ama ol(a)madı. Bir kaç kişi dışında önemsenmedi. Konuşulmadı. Aslında Alkaralar mercek altında diye bir başlığımız vardı ya eski forumda. Şimdi ona ihtiyaç var işte.