başarı kriterlerini ortaya koyup öyle mi devam etsek? yukarıda saydığın adamlardan abdullah avcı'yı (ki tartışılacak tarafları var) ayırıyorum, geriye kalanların henüz neyi başarıp neyi başaramadıklarını anlamış değilim. ya da şöyle demek daha doğru olur, bu listeye giremeyen yüzlerce teknik admaın neyi başaramadığını da anlamış değilim.
erdem bu dar ve plansız teknik direktörlük ömürleri arasından bir başarı hikayesi yakalamak zorunda hissetmeni anlıyorum. sonuçta bir seçim yapılacak. ama kimi seçersek seçelim, hatta ben yarın gidiyim takımı çalıştırayım, hiçbir şey fark etmez. tdler gidiyorlar geliyorlar ama hiçbiri teknik tartışma konusu olacak kadar görevde kalmıyor ya da söz sahibi olmuyorlar. cihat arslan başarılı bir teknik adam olarak konuşuluyorsa, ben de izninle şöyle bir şey diyeceğim: her teknik direktörün başarılı olduğu bir zaman dilimi var, kimin ne zaman başarılı olacağını tahmin etmek ise tamamen şans. kazı kazan gibi. cavcav'ın kazıyıp durmasının nedeni de bu olabilir. bi cihat performansı, ya da evvelki sene sergen performansı, y a da ne bileyim kısa metrajlı bir ersun performansı bulurum da takımı ligde tutarım diye düşünüyor baba..
son günlerde suç sadece bizdeymiş gibi davranılıyor ama bjk, gs,fb, ts, bursa ya diğerleri de işte, hemen hiçbiri geçen sene başındaki hocasıyla çalışmıyor. ve teknik adamlara bakalım, hepsi aynı oyuncularla dönüp duruyor. nedeni basit, bana takım verip o'nu baştan kurmama izin vermiyorsanız, ben de kendi hazır takımımla döner dururum. çünkü hemen sonuca gitmesi lazım. 3-5 hafta kaybederse gidecek adam.
baştan aşağı sıkıntı. aklı olan adam yapmaz. zaten yapmıyor, yapanlar da imza başı 100 bin tazminattan 500 bin avro çıkarsam arabamı alır, evimi yeniler, tv programı çıkmazsa evde yatar dururum diye yapıyor bu işi. arada bir iki tane de deli vardır ziya doğan gibi.
dışarıda gördüğümüz 2 tip başarılı kültür var.. 1. barcelona gibi, en alttan en üste aynı futbolu oynatan, aynı oyunun devamını sağlayacak hocalarla anlaşan, sistemi bozmayan kulüpler. bunlar teknik direktöre "biz böyle oynuyoruz arkadaş, bak sen de böyle devam edeceksen al sana hazır takım." diyorlar.
2. birçok ingiliz kulübü gibi, teknik ekibe tüm sorumluluğu ve bütçeyi verip, al arkadaş hedefimiz stat yapmak, stat yapılana kadar takımı ligde tut, sonrasında 5 sene de yıllık şu bütçeyle transfer yap. yani bütçe belli, dönem belli, hedefler ve hedeflerin sapma oranları belli.
türkiyede durum nasıl?
camia takımlarını bitirdiler. istanbullular hariç bir tek gençlerbirliği var. biz de dahil hiçbiri iyi yönetilmedi. ama diğerleri bizden de kötü yönetildi. bir de açıkçası siyaseti, belediyeciliği, türlü türlü pisliği yanında taşıyan şehir takımları ile uğraşamadılar. (bir d.bakır-zeytinburnu playoff finali hatırlıyorum, tüm siyaset bakanına kadar diyarbakır'ı tuttu. ama zeytinburnu kazandı. ben başka nedenlerle d.bakır'ı tutuyordum ama yıllar sonra pievet pişmanım) istanbulluları zaten kitlesi ayakta tutuyor. hepimizin vergisi ile siyasilerin kayırmaları ile varlar. yoksa bu yönetimlerle, adam akıllısaygın bir federasyon kurumunun varlığı olsa amatör olmuştu hepsi.
60larda kurulanşehir takımları, şehrin zenginleri, belediye başkanları, vekiller falan bir süre idare etti ama artık katlanılacak durumda değiller. zaten yapaylar. 4-5 tane düşman kulübü birleştirip kurmuşlar. biraz başarı gelince şehir takip ediyor, sıradanlaşınca kimsenin salladığı yok. arkada şehrin iyi günde desteği, kötü günde nefreti. bir sürü deli, çok feciler. herkes şehirde öne çıkma peşinde bir süre kullanıp atıyor takımı. ertugrul sağlam'ı bile çileden çıkardılar düşün.
şimdi yeni moda küçük kuruluş, sermaye takımları. onlar daha iyi yönetiliyor. planları daha sağlıklı. arkalarında aç gibi acil başarı bekleyen bir camia ya da feci bir şehir takımı kültürü yok. akhisar, kasımpaşa, konya'nın yeni hali, başakşehir. şirket gibi yönetiliyorlar. şuna bağlayacağım erdem (buraya kadar okumaya katlandıysan) akhisar mesela, başında kaç tane hoca oldu, şu kesin başarısızdı diyebilir misin? ben diyemiyorum. akhisar kendisinden hiç beklenti olmadan hep hedefin üstünde oldu. hem de sıradan ötesi kadrolarla.
buradan kısa keseyim. hocalar bir kapan içerisinde. şu anda şehir takımları mantığı ile yönetilenler ve şirket gibi yönetilenler olarak iki takım türü var. kendini şirket takımına atanlar, mantıklı yöneticiler, mantıklı beklentiler, mantıklı vs vs ile yollarına devam ediyorlar.
şehir takımı, istanbullular ve bize gelene allah sabır versin. (bizim tek sorunumuz cavcav aslında. cavcavdan sonra bir kurumsallaşsak şirket olmadan da olur bu, o kalibrede adamlar bu camiada) samsunda, bursada, trabzonda, sivasta falan çalışan teknik adama allah sabır versin.
böyle de sermaye güzellemesi yaptım gece gece
karışık kuruşuk yazdım biraz ama başarının ve başarısızlığın ana unsuru teknik adam olmaya başladığı gün bu konuları tekrar konuşmak lazım. tabi ki fark yaratan dahiler çıkacaktır çıkıyor ama biz dahi ile deliyi biribirinden ayıracak bir dünyada bile değiliz.
Paylaş