2003-04 yılında, biraz da gecekonduda zaman zaman olan huzursuzluklardan sıkılıp, 100-150 kişi maratona geçmiştik. ilk maratona geçen gruptuk, çok az kişiydik ve yalnızdık. uzun süre maratonun göbeğinde durduk, sağımız solumuz deplasman takımlarına verilirken maçı tam göbeğin olduğu tek blokta izledik. maratonun maç izlemeye daha müsait olan yapısı ve o tribünde oluşan keyifli ortam sayesinde, maratondaki taraftar sayısı giderek arttı. önce maratonun yarısını, sonra da tamamını aldık.

buraya kadar her şey iyi ama buradan sonrası oldukça can sıkıcı ve mide bulandırıcı. biz gecekondudan maratona geçme kararı alırken, tribündeki bazı adamların davranışlarına katlanamamamız da etkenlerden biriydi. ancak bir süredir kulüp tarafından bilet verilerek maraton'un göbeğine yerleştirilen "bir grup adam" (ki gençlerbirliği taraftarlığı ile zerre alakaları yok) aynı davranış biçimini sergilemeye, dağdan gelip bağdakine dayılanmaya devam ediyorlar. birbirlerine "reis" diye hitap ediyolar, maç çıkışı kale arkasından bir başka grupla tekme-tokat kavga ediyorlar, rakip takım aleyhine ve rakip takım taraftarını hedef alan tezahüratlar ediyorlar, deplasmanlarda rakip takım taraftarlarına hakaret ve küfür ediyorlar ve kendilerini uyaran "yapmayın" "bağırmayın" diyen gençlerbirliği taraftarlarına her türlü hakareti, tehditi, fiziksel müdaheleyi hak görüyorlar. ama gidin sorun kendilerini bir de "centilmen" olarak tanımlıyorlar, kendilerinin payı olmayan, yıllardır zar zor edinilen "centilmen taraftar" kimliğini de kasıla kasıla kullanıyorlar. "biz centilmen gençlerliyiz" diye bağırmaktan büyük keyif alıyorlar.

bu adamların bu tavrı uzun süredir rahatsız ediyordu ama bugün yaptıkları artık tahammül edilemeyecek bir boyuta ulaştı. maç boyu, takım öndeyken, maç berabereyken; sahadaki oyundan kopuk olarak, futbol dışı ve gençlerbirliği taraftar kimliğine yakışmayan ne varsa, hepsini yaptılar. ben bu maçı hiç yaşamamış gibiyim. ne oldu ne bitti bilmiyorum, ne attığımız gollere sevinebildim ne de yediklerimize üzülebildim. bunun tek nedeni maratonun göbeğinde konuşlanmış bu mide bulandırıcı gruptu. maçın başından sonuna kadar fuat çapa aleyhine, gaziantepspor aleyhine tezahürat edip durdular. golü attık "koyduk mu" diye tezahürat ettiler, "urfa" diye bağırdılar. "ankaraya ihanet edenler..." diye tempo tuttular. "10 bin kişi burada avrupa nerede," "söyle fuat çapa takım neden oynamıyor" diye bağırdılar. ortada bir maç var ve son dakikaya kadar kazanılabilir, oyuncuların motive edilmesi gerekiyor. pozisyon buldukça alkışlanması gerekiyor, ama bunlar işi gücü bırakmış "10 bin kişi burada...." diye anlamsız bir tezahurat yapıyorlar. zaten maçı izledikleri hiç yok.

uyarıyorsunuz defalarca, yaptıkları en pis küfürlerle üzerinize yürümek. ulan bakın bir etrafınıza, kendiniz çalıp kendiniz oynuyorsunuz. maç boyu yaptığınız tezahüratlara katılan, sizin dışınızda bir tane adam yok. üstelik etrafınızdakileri geriyorsunuz ve rahatsız ediyorsunuz. maratonda ailesiyle eşiyle dostuyla maç izlemek isteyen insanlar size katlanmak zorunda mı? sizi dinlemek zorunda mıyız? "burası tiyatro değil" diye tezahürat yapıp, yanındaki insanları neden rahatsız ediyorsun? bakın biraz daha orada barındırılsınlar, bağırmayan taraftarlara da kabadayılık edecekler.

ama sorumlu bunlar değil. bu gruba bilet verip, onları maratonun göbeğine yerleştirenler. kulüp yönetiminin ta kendisi... bu sezona kadar maratonda böyle bir sorun yoktu. bu sene bunlar oraya yerleştirildi, işin bütün tadı kaçtı. ben bugün maçı hiç yaşayamadım. bundan sonra bu adamlar orada oldukları sürece de stada gidip maç izlemenin bir gereği olmadığını düşünüyorum. takımdan ve tribünden daha fazla soğumamak adına, bu sezon sonuna kadar maça gitmeyi bırakıyorum. karabük maçından sonra deplasmana gitmeme kararı almıştım, orada da aynı pislikler yapıldı. böyle bir grupla ne deplasmanın ne de maçın bir keyfi kaldı...