Resmin büyüğüne baktığımız zaman size kesinlikle katılıyorum. Sadece ben artık türk futbolu açısından yerel başarılarla sınırlı kalmayı o kadar kanıksamışımki, evrensel boyutları çoktan unuttum bile. Bir çok kişi de benim gibi, bunu biliyorum. Bizi coğrafyamızın içine hapsedenler utansınlar ne diyelim! Ama yine de yukarıda saydığım isimleri "nasıl olsa onlar da bir dönem başarısız olacaklar" diye önyargıyla karşılamayalım derim ben. Abdullah Avcı hariç tabii. O gerek milli takım gerek başakşehirle uluslarası platformda kendini kanıtlama fırsatı buldu ama başarılı olamadı. Bu sene başında başakşehirin bebelerden kurulu alkmaar karşısındaki rezilliğini düşünün.


Evet, ben dar ve plansız teknik direktörlük ömürleri arasından bir başarı hikayesi yakalamak zorunda hissediyorum. Bu durum tuttuğum takımın başarılı olmasını isteme dürtüm ve yukarıda belirttiğim gibi yöneticilerin bizi artık dar ve plansız kısa vadeli başarılarla yetinmemizi alıştırmalarından kaynaklanıyor. Daha dün gibi 2003 döneminden hemen sonrasının 10.luklarla 11.liklerle geçiştirilmesinin ne kadar üzüntü verdiğini hatırlıyorum. Şimdi şu an bana "Gençlerbirliği ligi 11. bitirecek" deseler göbek atarım. Maalesef

"her teknik direktörün başarılı olduğu bir zaman dilimi var, kimin ne zaman başarılı olacağını tahmin etmek ise tamamen şans. kazı kazan gibi. cavcav'ın kazıyıp durmasının nedeni de bu olabilir. bi cihat performansı, ya da evvelki sene sergen performansı, y a da ne bileyim kısa metrajlı bir ersun performansı bulurum da takımı ligde tutarım diye düşünüyor baba.." Türk futbolunun idaresi ve özellikle İlhan Cavcav'ın zihniyeti açısından bu cümleye aynen imzamı atarım.

Ama yine de yukarıda saydığım isimlerin henüz çok yeni olduklarını ve henüz herhangi bir olumsuz referans durumlarının da olmadığını gözönüne alarak hakkını vermeliyiz diye düşünüyorum bence. Mesela Cihat Arslan. Onun ismini tartışmaya başlamadan önce Akhisar'ın yapısını konuşmak farz diye düşünüyorum. Bildiğimiz gibi Akhisar, lige çıktığından beri futbol mantalitesini değiştirmeden, genel hatlarıyla takım oyunu oynayan bir yapıya sahip diyebiliriz. Ve yönetimlerinde kim var bu işleri kim görüyor bilmiyorum ama, hep bu doğrultuda da td tercihi yapıyorlar.(roberto carlos tercihlerini saymazsak) Yani ben mesela akhisarın bizim gibi Yılmaz Vural'ı td olarak tercih edeceklerini düşünmüyorum. Türk futbolu ölçüsünde başarılı olma potansiyeli gördükleri genç tdleri takımın başına getiriyorlar. Bu yüzden de mesela Cihat Arslan'ı seçtiler. Önceden Hamza Hamzaoğlu'nu seçtikleri gibi. "dışarıda gördüğümüz 2 tip başarılı kültür var.. 1. barcelona gibi, en alttan en üste aynı futbolu oynatan, aynı oyunun devamını sağlayacak hocalarla anlaşan, sistemi bozmayan kulüpler. bunlar teknik direktöre "biz böyle oynuyoruz arkadaş, bak sen de böyle devam edeceksen al sana hazır takım." diyorlar. " demişsin ya, belki abartacağımı düşüneceksiniz ama akhisar da aynı senin bu dediğinin yerel ölçeklisini uyguluyor işte. Barcelona'nın van gaal,guardiola vs. gibi total futbolun hocalarıyla çalışması barcelonaya en yakın olan bayern münihin de heynckes,guardiola vs. ile çalışması da bu yüzden. Senin eleştirilerinin yöneleceği en doğru hedef olarak da mesela ilk aklıma gelen Mehmet Özdilek'i örnek verebiliriz. Belli bi dönem antalyada dikiş tutturdu, bizde ilk döneminde dikiş tutturdu. Ama bi yandan bakıyosun bizdeki ikinci dönemi, diğer takımllarla küme düşme durumları. Tam da senin dediğin gibi başarılı gözüktüğü zaman dilimi de var, olmadığı zaman dilimi de.

"camia takımlarını bitirdiler. istanbullular hariç bir tek gençlerbirliği var. biz de dahil hiçbiri iyi yönetilmedi. ama diğerleri bizden de kötü yönetildi. bir de açıkçası siyaseti, belediyeciliği, türlü türlü pisliği yanında taşıyan şehir takımları ile uğraşamadılar. " Kesinlikle haklısın. Karşıyaka,göztepe,kocaelispor bu yüzden alt liglere düştüler ve baş edemediler. Ülkenin geneli kabul etmez ama biz de bunlar gibi bir camia takımıyız. Ben aslında bu açıdan Cavcav'ın hakkını veriyorum. Arkamızda bizanslılarınki gibi kitle gücü, diğer şehir takımları gibi de devlet gücü olmadan takımı yıllardır ligde tuttu. " şu anda şehir takımları mantığı ile yönetilenler ve şirket gibi yönetilenler olarak iki takım türü var. kendini şirket takımına atanlar, mantıklı yöneticiler, mantıklı beklentiler, mantıklı vs vs ile yollarına devam ediyorlar. " Şu tespitinden de aslında aklıma bir kurt düştü, güzel bir tespit. Düşen kurt ise şu, bizim kulübe dışardan baktığın zaman aslında ikinci seçeneğe daha yakın. O zaman biz de neden kuramsallaşamıyoruz?neden mantık çerçevesinde bakıp rasyonel idari kararlar alıp mesela akhisar gibi olamıyoruz?yıldız futbolcu üzerine kurulu futbol yerine sistem takımı olamıyoruz? deyince, tabiiki ortaya problemlerimizin genel kökeni "Cavcav rules" cevabı çıkıyor. Sen de belirtmişsin zaten "bizim tek sorunumuz cavcav aslında. cavcavdan sonra bir kurumsallaşsak şirket olmadan da olur bu, o kalibrede adamlar bu camiada" diyerek Bu meseleyi de burda deşersek iyice dağılacağımız için şimdilik ara veriyorum.