Kaldığımız yerden devam ediyoruz. Bu takım hakkında herhalde en olumlu düşünenlerden biri benim. Hatta son 20-30 yılın en kaliteli kadrosu olduğunu iddia ettiğim için kendimi can sıkıcı tartışmaların içinde buldum. Ben bile bu kadronun potansiyelini tam olarak fark edememişim.

Ligin en iyi ve formda ekibi Beşiktaş karşısında hem de bir deplasman maçında devrelerinin ilk 30 dakikasını onlar oynadı son 15'er dakikalarını biz domine ettik. Yani süreyi her devre 7,5 dakika daha artırsak şampiyon ile deplasmanda kafa kafaya geliyoruz.

Akhisar ligin en disiplinli savunma yapan, ani atağa en iyi çıkan ligde 3. durumda bulunan taş gibi bir takım. Baştan söyleyeyim, eğer 40. dakikada girdikleri pozisyonda skor 2-0 olup da maçı kaybetseydik bile yazdıklarım değişmezdi.

İkinci yarının başından skor 3-1 olana kadar kurduğumuz baskı muhteşemdi. O Aydın Karabulut ne oynadı öyle. Rakibin üzerine kara bir bulut gibi çöktü. Bir ara tereddüte düştüm acaba kanal işaretlediğim Barcelona maçına otomatik olarak mi geçti diye. Şu çalım atan Messi diyeceğim ama Messi o kadar koşmuyor. Aydın her pozisyonda mermi hızıyla kaleye inmesi yetmemiş gibi iki pozisyonda son adam olarak kademeye girdi. Barcelona'da bir Türk futbolcu oynayacaksa bu oyuncu aslında Aydın Karabulut olmalıydı.

Stancu attığı ve attırdığı gollerle İbrahim Hoca'ya "İşte benim gerçek yerim burası" dedi. İkinci golü muhteşemdi. İnsan düşünmeden edemiyor, Beşiktaş maçında sahada Aydın olsaydı ve Stancu santrafor oynasaydı acaba farklı bir sonuç çıkar mıydı?

Maçın görünen kahramanı nihayet asıl yerinde oynayan Stancu olsa da görünmeyen kahramanları Aydın Karabulut, Kulusiç ve Hopf'du. Yediğimiz golde Kulusiç'in hatası yok. Mükemmel bir orta, mükemmel bir zamanlama ve dokunuş. Bu golü sadece alkışlamak gerekir. Hemen sonrasında aynı güzellikte ortaya rakip forvet vurmadan önce dokunmayı başaran Kulusiç belki de bizi oyunda tuttu. Sonra gitti penaltı yaptırdı. Hopf ilk haftalarda son iki maçta yaptığı kurtarışları yapsaydı herhalde rahat bir nefes alıp kalemizin emin ellere emanet olduğunu düşünürdük.

Akhisar gibi iyi savunma yapan ve iyi ani atağa çıkan takım karşısında şampiyonluğa oynayan bir takım gibi dayanılmaz bir baskı kurduk. Goller geliyorum diye bağırdı adeta. Kadro da kaliteli olunca usta ayaklar devreye girdi ve zor görülen bir maçı 10 dakika içinde kopardık.

İlk yarıda da 10 dakika iyi baskı kurduk ancak böyle baskı kurduğumuz maçlarda pas trafiğinde sıkıntı yaşayan Skulasson takımın hücumlarını yavaşlatıyor. Yerine Landel girince her ayağına topu alanın kaleye yönelebileceği bir takım oluyoruz. Hem Selçuk, hem Hleb top sürebilen, pas verebilen klas oyuncular.

Bundan sonra ne olur derseniz, gerçek yerini bulan ve morallenen Stancu belki de bu sene bal yapamayan arı El Kabir'i yedek kulübesine gönderebilir. Kanatlarda fişek gibi delikanlılarımız var sonuçta. Serdar Gürler ve Turgut Doğan maç eksikliğini giderip form tutunca rakiplerimizi titretiriz. Bana göre bize oyunda üstünlük sağlayabilecek -o da deplasman maçlarında- iki takım var. Beşiktaş ve Fenerbahçe. Ben bu sene Kadıköy'de şeytanın bacağını kıracağımızı tahmin ediyorum.

Yönetime düşen görev hemen İbrahim Hoca ile en az üç, tavsiyem beş yıl sözleşme imzalayıp artık yukarıları hedeflemektir. Rakip takımdaki Rodeaga ve Sivas'taki Atıf Şeşu'yu alabilsek dokunmayın keyfimize. Rodeaga hem güçlü, hem teknik, hem de atletik bir oyuncu. Kim bulup getirdi ise tebrik ederim.