Sezonu 19 Mayısta açıyoruz. Hangi statta bitiririz kimse bilmiyor.
Tsyd maçlarında eksiklerimizi gördük. Özellikle bir santrafor şart. Skalason ayrılmış, yeri çok dolmaz bir oyuncu değil. İleri uşta Muriç-Stancu berabermi oynayacak veya tek santraformu başlıyacağız bunu da merak ediyorum.
Bizim açımızdan zor gibi gözükse de, TSYD finalindeki oyun düzeyi bile kolay kazanmamıza yetecektir.
Yeni transferlerin ilk 11de çok fazla forma bulabileceğini düşünmüyorum. Evet, Vedat-Stancu ikilisini açıkçası ben de birlikte görmek isterim.
Bu yıl yine çok da keyifli başlamadığımız bir yıl oluyor. Pek sanmıyorum ama umarım sonu güzel biter.
ligin ilk haftasının ne kadar önemli olduğunu gördük. ç.rize karşısında ilk maçı 2-1 önde götürürken 3-2 yenildik, son dakikalarda iki gol yediğimiz çok da talihsiz bir mağlubiyetti. o ilk devre biz 13 puan toplayıp kötü bir devre yaşadık, rizespor ise biraz da o maçın öz güveni ile 24 puan toplayıp ilk yarıyı çok iyi bir yerde bitirdi.
ligin ikinci yarısında ise geriye düştüğümüz maçı son dakikalarda bulduğumuz golle kazanıp yakaladığımız hava ile 32 puan topladık. bu kez ç rizespor son dakika golüyle mağlup olarak başladığı devrede yalnızca 13 puan topladı. geçen sene ile ilgili, ligin ikinci yarısının ilk maçında djalma rize'ye o efsane 3. golü atamamış olsa, takım küme düşmüştü diyen kişilere hala rastlarsınız. yine ilk yarının ilk maçında son 4 dkda o golleri yemesek 20-25 puan toplardık diyenler de vardı.
bu nedenle ligin ilki olması nedeniyle g.antep maçı çok önemli. iyi başlarsak iyi gideriz. g.antep bu ligin en kötü yönetilen takımı ve ben pazar günü kazanacağımızı umuyorum.
Cavcav'ın "kalkışma" babında açıklamlarının ardından bizim açımızdan oldukça zor geçeceğini düşündüğüm maç. Umarım Üzülmez kulaklarını bu saçmalıklara tıkayıp futbolcularını iyi bir şekilde maça hazırlamayı başarır. Yoksa alınacak bir mağlubiyet Üzülmez'in sonunu ve Cavcav'ın isteğini hızlandırabilir...
Arkadaşlar rakibimiz Gaziantepsporun kalecisi Karcemaskas biliyorsunuz ki Osmanlıya transfer oldu. Antepin kalesinde geçen sezon Göztepe'de kadro dışı bırakılan bir kaleci olacak. İyi bir kaleci olmadığı yönünde söylentiler var. İstermisiniz Ramazanın yediği gollerin benzerini bu sefer biz atarım.
Gaziantepspor her sene başında "bu sene kesin düşer" denip de herkesi bir şekilde yanıltlıyor. Bu sene de aynı tahminler yürütülüyor. Bence o kadar kötü bir kadro değil. Evet kale ve defansta zayıflıkları var. Orta sahaya iyi bir ön libero aldılar kislyak diye, Belaruslu sanırım. Forvette ise bence underrated kalmış tam ele avuca sığmaz stili ilhan parlak var.
Temennim bu sefer üç puanla başlayalım. Takımımızın oyunu ne kadar tatmin etmese de yönetim sacmalasa da, o stada her gittiğimizde tatmin edici oyun ve üç puan beklentimiz her zaman daim olsun ve gerçekleşsin
Artık sezon başladı siteyi canlandırma zamanı geldi. G.Antep takımının son durumunu bilmiyorum. Bizim takım lige hazır olduğunu TYSD maçlarında gösterdi. Geçen sezon takımın yükünü çeken oyunculardan sadece Djalma takımdan ayrıldı. Yerine oynayabilecek Serdar Gürler'in formasının hakkını vereceğini düşünüyorum.
Sol açığa alınan siyahi oyuncu faydalı olacak gibi. Top ayağına yakışıyor ve adam eksilme özelliği var. Santrafor bölgesinde Vedat uzun zamandır eksikliğini hissettiğimiz pivot santrafor özelliğinin yanı sıra top sürme ve adam geçme özellikleri ile yılın transferi olmaya aday. TSYD maçlarında İrfan'daki olumlu gelişme de dikkatlerden kaçmadı. Selçuk aynı Selçuk, savunma taş gibi.
Yedek kalecimiz hakkında olumsuz görüşler okudum ama birkaç hafta içinde Hopf'u keserse şaşırmayın. Orta sahaya alınan oyuncuların isimlerini ezberleyemedim ama TSYD ilk maçta oynayan oyuncu bence ilk onbire girecek ve faydalı olacak kapasitede.
Özetle geçen sezonki kadromuzdan daha zengin bir kadromuz olduğunu düşünüyorum. G.Antep maçını güzel bir futbol ve bol gol ile kazanacağımızı tahmin ediyorum. İrfan ve Muriç maçın yıldızı olmaya aday futbolcularımız.
İbrahim Üzülmez polemiği artık kabak tadı vermeye başladı. Geçen sezon yakaladığı başarı nedeniyle bu sezon başarısız olsa bile hocanın en az bir sezon daha takımda kalması ve piyasanın üzerinde ücret alması gerektiğini düşünüyorum. Başkanın hocayı medya önünde eleştirmesi etik değil. İbrahim Üzülmez de kulübün maddi olanaklarını zorlamayı bırakmalı. Bu şartlarda görev yapmayı kabul ediyorsa artık işine odaklanmalı.
Stancu ve Muriç'in golleri ile 2-0 kazandık. Maçın sonlarında zorlandık ama girdiğimiz sayısız pozisyonu cömertce harcamasaydık çok farklı bir skorla kazanabilirdik. Serdar bence maçın yıldızıydı.
Dün İbrahim hocanın teşhisi çok güzel olmuş.
"Takım iyi de olsa kötü de olsa kulüpte hep bir kaos havası var, bunu anlamıyorum" diyor.
Biz buna senelerdir Cavcavizm diyoruz...
Takım ister iyi sonuç alsın ister almasın, bir şeyler onun belirlediği limitlerden daha pahalıya gerçekleşiyorsa veya kendi kafasındaki şablonun dışında bir yoldan ilerliyorsa Cavcav illaki ortadaki durumu bozuyor.
Dün görünen o ki, şu aşamada direkt takıma etki edecek tek transferimiz Vedat Muriç. Gerisi, ya ilerisi için "parlar da satarız" mantığıyla alınmış adamlar ya da "az paraya alalım belki tutar" mantığıyla alınmış adamlar.
Dolayısıyla hoca da dün kendi bildiğini okudu ve geçen sezonun ikinci yarısından itibaren oturttuğu şablondan ve oyuncu tercihlerinden şaşmadı. İşini garantiye aldı... zaten yeni gelenlerin de eski takımdakileri kesecek hali yoktu.
İşin güzel yanı iyi bir defans kurgusu oturmuş durumda. Çok fazla gedik vermiyoruz.. hem stoperler hem de kaleci iyi iş çıkartıyor.
Orta saha da İrfan ve Selçuk'un yaratıcı oyunu ile geçen senenin ilk haftalarındaki kurgusuz oyuna göre daha ne yaptığını bilen bir görüntü veriyoruz. Landel ise enerjik ve her tarafa koşup gedik kapatıyor... Fakat Selçuk veya İrfan'ın sakatlık, ceza gibi durumlarda oynayamaması halinde takımı yönetecek adam eksikliği duyabiliriz. Alternatifsiz duruyorlar...
Solda Serdar boş alan buldukça olumlu işler yaptı. Fiziğini ve devamlılığını arttırırsa iyi olacak. Sağdaki Matei ise hem güçsüz hem de daha takıma alışamamış durumda. Ya Antal gibi olacak ya da Djalma gibi.. bekleyelim. :-)
Golcülerin gol vuruşlarındaki fırsatçılıkları ve ustalıkları, Hopf'un ters elle uçup çıkarttıkları, Aydın'ın yılmayıp formayı bulması ve verdiği gol pasının güzelliği göze batan anlardandı.
Sonuca gelirsek... Geçen seneye göre daha iyi başlayacağımız belliydi, takımın çıtası belirli bir noktaya gelmişti ve düşmeyeceği belliydi. İbrahim hoca 1-2 hafta daha iyi sonuçlar alıp sabredebilirse yerini sağlamlaştırır ve keyifli bir sezon izlemeye devam ederiz. Ama illaki transfer diye ısrar eder ve bir kaç puan kaybederse o zaman yeni bir teknik direktör gelir ve hocanın şu ana kadar yapığı birikimi iyi kullanıp kullanamayacağını bilemeyeceğimiz, soru işareti dolu bir döneme gireriz.
Evet maçın özeti aslında bu.
Beklendiği üzere İbrahim Üzülmez geçen yılın kadrosuna dokunmadan, yeni transferlerden sadece Matei'yi ilk 11 e alarak maça başladı. Bence de doğru bir yaklaşımdı çünkü ne olursa olsun -şimdilik- kapalı kutu olan yenilere bel bağlamak zar atmak olurdu.
İlk 15 dakika golü bulana kadar ve golün 5 dakika sonrasına kadar çok etkili oynadık. Adeta gol geliyorum diyordu zaten.
Sonrasında ise maçın (ve sezonun ) başında olmamız klasik rolantiye alma taktiğini biraz erken başlatmamıza neden oldu.
Rakip duran toplar ile sonuca gitmeyi hedefiyordu çünkü Antep eski antep değil ve açıkçası akılda laşan bir oyuncularını da göremedim.
Hopf maçın adamıydı. Maç 1-0 iken doksandan iki top çıkardı ve oyunda dengenin değişmesine izin vermedi. Takım olarak istekliydik, çalışkandık.
Çok öne çıkan bir oyuncumuz olmadı. Sonradan oyuna giren Aydın ve Vedat ortak yapımı bir gol bulmamamız da kulübe zenginliği açısındann da sevindiriciydi.
Maçın ardından İbrahim Hoca'yı takip ettim: Takımı trübünlere gönderdi ve taraftarın kendisini çağırmasını bekledi.
Özetle, kazananı belirleyen ''kadro oturmuşluğu'' oldu. Bu stabil yapı bize yararken, rakibin dezavantajı oldu.
Sezona galibiyetle başlamak, bizim gibi yeteneği ve kapasitesi olmasına rağmen bunu özgüven ve soğukkanlılıkla harmanlayamayan ekipler için önemlidir. Bu nedenle Antep karşısında alınan 3 puanın kıymeti büyük.
3 puanın ötesinde oynanan futbol ve takımdaki tüm oyunculardaki iştah da çok olumlu. Oynadığı toptan keyif almayı isteyen, dikine oynayarak bir an önce rakip kaleye gitmeyi düşünen, rakip sahada "ıstıran" ve neticesinde presle birçok top kazanan bir takım vardı dün. Beceri olarak ligdeki birçok takımı oyunumuzla dövebilecek bir takımız. Yeter ki özgüvenimiz ve oyun aklımız da bu beceriye paralel olsun ve yeter ki dış faktörler (yönetim vs.) devreye girmesin. Maç sonu oyuncuların hocayı özel olarak tribüne çağırtması da biraz bu dış faktörlere mesajdı.
Tribün olarak hala yeterli seviyede olmasa da geçen yıla oranla daha güzel bir kalabalık vardı. Demirin üstüne Nedim'in çıkması bile başlı başına bir kazanç. Takım bu "coşkulu futbolu"(içime Mesut Bakkal kaçmış olabilir) oynamaya devam eder ve iyi sonuçlar da gelirse, tribünleri 3-4 sene önceki banda yükseltme fırsatımız var.
Filmin sonundan bir kareyle başlayalım yazıya; Gençlerbirliği, zaman zaman oyundan düşmesine rağmen, beklenenin çok üstünde bir oyun sergileyerek renktaşı Gaziantepspor’u 2-0 yendi. Maçın ardından, oynanan oyundan oldukça memnun olan taraftarlar hep bir ağızdan futbolcuları tribüne çağırdılar, üçlü çektirdiler derken, futbolcuların da isteğiyle, ağızlarından “İbrahim Üzülmez” tezahüratı dökülmeye başladı. Üzülmez yavaş yavaş tribüne doğru gelirken futbolcular onu havaya kaldırmak istediler ama izin vermedi. “Oley, oley, oley!”den sonra tribünleri alkışladı ve soyunma odasının yolunu tuttu…
Maç Pazar akşamı oynansa da filmimiz, Başkan İlhan Cavcav’ın Salı günü basına yansıyan zehir zemberek açıklamalarıyla başladı. Bir önceki sezon, ilk devreyi 13 puanla kapatan ve tarihinin en kötü ilk yarı performansını çizen Kırmızı-Siyahlıların başına, deneyimsiz İbrahim Üzülmez gelmiş ama büyük bir mucize eseri kulübü Süper Lig’de tutmayı başarmıştı. Buna rağmen, sezonun başlamasına birkaç gün kala Cavcav’ın hedefindeki isimlerin başında genç teknik adam vardı. Üzülmez’in Beşiktaş’ın sembol isimlerinden biri olması da haberi devleştirmeye yetmişti ama Gençlerbirlikliler özellikle son 10 yıldır başkanın bu tarz çıkışlarına alışkındılar. O yüzden Cavcav’ın “tekerleğe çomak sokmasına” kızıyorlar ama şaşırmıyorlardı!
Açıklamaları okuduğum an ben de çok sinirlendim ama inanın gram şaşırmadım. Çünkü bu ne ilkti ne de son! Benim asıl aklımı kurcalayan ise, teknik adamın ve haliyle takımın Antep maçına nasıl bir psikolojiyle çıkacağıydı. Malum Gençlerbirliği son iki sezondur, ikinci hafta sonunda teknik adam kovmakla ününe ün kattı(!) o yüzden ilk hafta alınabilecek bir mağlubiyet sonucunda teknik direktörün gönderilmesi kamuoyu için de sürpriz olmazdı herhalde!
Takım sahaya çıkarken ilk 11’deki 5 oyuncunun, Ahmet Oğuz, Uğur Çiftçi, Ahmet Yılmaz Çalık, İrfan Can Kahveci, Bogdan Stancu, 3+ sezondur Alkaralar forması giyiyor olmasından ötürü bir yandan şaşkınlık bir yandan da büyük bir sevinç duyuyorduk. Çünkü oyuncu konusunda sürekli ve bol dalgalı sirkülasyonların yaşandığı Gençlerbirliği için bu, alıştığımız bir durum değildi.
Maçın hemen başında Kırmızı-Siyahlıların rakip üzerinde kurduğu bitmek bilmez baskının meyvesini 14. dakikada ceza alanı içinde Çalık’ın indirdiği nefis pası Stancu’nun gole çevirmesiyle yedik. İştahlı oyun hepimizin aklına 2002-2003 sezonunu getirmişti. Golden sonra baskı bir süre daha devam etti ama sonrasında takım oyunu rölantiye almaya başladı. Son 10 dakika yeniden baskılı oynandı ve ilk yarıyı önde tamamladı. Defans hattının sıkı duruşu, orta sahanın üretkenliği ve daha önemlisi ileri uç elemanlarıyla uyumu son derece heyecan vericiydi. İrfan’ın klas hareketleri, Serdar Gürler ve Matei’nin hızlı top taşımaları, Landel’in top kesiciliği, Selçuk’un geçen sezonki gibi joker eleman olarak her mevkie verdiği destek baskılı oyunun sebeplerindendi.
Gençlerbirliği’nin, defans mı, yoksa ofans mı oynayacağına bir türlü karar veremediği ikinci yarının ilk dakikalarında Antep baskı kurmaya başladık. Hopf’un sol doksana gelen topu ters elle çıkarışı görülmeye değerdi. Pozisyonun ardından Gençlerbirliği yeniden ipleri ele aldı. Selçuk’un çaprazdan kullandığı serbest atışın uzak direk dibinden dönmesi ve Matei’nin bomboş bir pozisyonu harcamasının ardından bir kere daha Hopf’un yine sol doksana gelen topu ter elle çıkarışını izledik. Maçın sonlarına doğru Muriqi’nin çaprazdan yapıştırdığı gösterişli şutu filelerde gördük ve maç da 2-0 tamamlanmış oldu ve yazının ilk paragrafını hep birlikte izledik.
Filmin son sahnesinde Üzülmez, “Gençlerbirliği'nde gündem ve söylemler bitmiyor. Kulüpte hep bir kaos var. Nedir bu anlamadım, başarıda da başarısızlıkta da kaos…” dedi ve ekran karardı.
Tribünleri boşaltırken, sonunda bizi anlayan birinin çıkmasından ötürü seviniyorduk. Gençlerbirliği’nin 2006-07’den bu yana puan cetvelinde 9 (yazıyla dokuz)’unculuktan yukarıya çıkamıyor olmasının en büyük sebebi, bu bitmeyen kaos ortamı değil mi?
Oysa bizim tek ihtiyacımız olan, dün maçın sonunda futbolcular ile teknik direktörün ortaya koyduğu birlikteliğin tüm kulübe yayılmasıdır ki, ancak bu şekilde başarıya ulaşılır! Tabi ki eğer istenen başarıysa!
Maçın ilk düdüğünden itibaren gol gelene kadar rakibi boğan, rakibe top kullanmasına izin vermeyen, her bölgede basan bir takım vardı. Takımın bu istekli başlangıcı gol geliyor diye bağırdı. Takım golü attıktan sonraki 10-15 dakikalık bir zaman aralığında vitesi düşürdü ve geriye yaslandı. Harcadığımız pozisyonlar ve rakibe verdiğimizin duran toplar tribünde bir tedirginlik yarattı. Maçı daha önce koparabilirdik ama bunu değerlendiremedik. Hopf maçın gidişatını etkileyen oyuncuydu. Hopf dışında Landel ve Serdar sahanın diğer iyi oyuncularındandı. İrfan'ı izlemek ise büyük bir keyif.
İbrahim Üzülmez bu camia için büyük bir şans. Adam tamamen görevine odaklanmış ve profesyonelce istediklerini kulüp yönetiminden talep ediyor. Bir yandan da Cavcav'ın insafsız ve insanlık dışı baskısını da göğüslüyor. Ayrıca bu baskı altında sahaya çıkardığı takımın "takım" olduğu, bir ruh ve dayanışma yaratıldığı gözden kaçmıyor. Elbette bir kaç eksik var ama harcanan para, yapılan transferler ve hedefler göz önüne alındığında, ibrahim hoca'nın yapılabileceği işin en iyisini yaptığını söylemek mümkün. Bunu yazarak başlamak lazımdı, çünkü İbrahim Hoca bu şartlar altında başarılı olmaya devam ederse ve Cavcav kendisine karşı olan tavrı değiştirmezse, tüm ülke Cavcav'ın aslında kendinden geçmiş bir ruh halinde olduğunu, çıplak olduğunu görecek. Biz her olanı yakından takip edenler çok uzun zamandır bu ruh halini biliyoruz ama herkesin açıkça görmesi şahane olacak. Ayrıca camia içindeki Cavcav sapkınlarının da, artık bunu kavraması lazım. Bugüne kadar Cavcav'a tapınmak adına hep suçlayacak birilerini buldular ama bu olay, cavcav'ın açıklamarı, ibrahim hoca'nın duruşu, takımın görüntüsü hepsi bir araya geldiğinde bu sapkınların da kaçacak bir deliği kalmayacak. Tabi ortada bireysel çıkarlar yoksa.
Ahmet Çalık - Ahmet Oğuz - İrfan - Stancu - Uğur... bu 5 futbolcu 3 senedir takımın formasını giyiyor. Ayrıca takıma girecek Ante de aynı şekilde... Yani takımın iskeleti artık birbirini iyi tanıyan adamlarla dolu. Bu gerçekten de büyük bir şans. Bu 6 futbolcu Uğur hariç sürekli gelişim gösteriyor. Uğur ise yerinde sayıyor, futbol dışı işlere giriyor. halbuki sahada ve oyunda kalması, sürekli konsantrasyonunu koruması lazım. Teknik ve güç olarak bir eksiği yok ama mental olarak gelmesini beklediğimiz seviyenin çok altında.
Uğur hücuma çıkışlarda biraz aksadı, Matei kumaşı iyi ama takıma henüz uyum sağlamadığı net bir biçimde görüldü. Bu iki futbolcu dışında 9 adam ve sonradan oyuna giren aydın - vedat ikilisi kendilerinden bekleneni yaptılar. Gökhan'ın dediği gibi İrfan'ı izlemek çok büyük zevk ve yetenekleri bu ligin çok çok üzerinde bir yerde. Ama hala topa bir tık fazla dokunuyor. Ahmet Oğuz hızı, kendine güveni, çizgi kenarında yaptıkları, hücuma katkısı ile her gün daha da iyi oluyor. Stancu, Selçuk ve Ahmet Çalık her maç ve maçın her anında aynı derecede verimli olmaya devam ediyorlar. Politevich çok kaliteli bir stoper ama ayağının daha iyi olmasını beklerdim. o konuda biraz hayal kırıklığı yaşıyorum. Serdar, Landel ve hopf ise maçın yıldızlarıydı. Serdar bir futbolcunun saha içinde yapacağı her şeyi yaptı. Bu sene yeni transfer edilmiş etkili bir kanat oyuncusu gibi. Her topu kovaladı, hem defansa hem ofansa, her yere koştu. oyun gazı ile 1-2 tane yanlış faul yapması dışında, dün serdarla ilgili söylenecek tek kötü söz yok. Vedat ve Aydın oyunda kaldıkları kısa süre içerisinde attıkları şahane golle hepimizi hem rahatlattı hem de umutlandırdı.
Ben, dünkü takımı izlemekten keyif aldım. Her şeyden önce, sahada bir takım görmekten, takım ruhunu hissetmekten, birbirlerine her fırsatta sarılan, birbirlerini tebrik eden, teselli eden futbolcular görmekten keyif aldım. Bu ruhun yaratıcısı deliyi ve tüm emekçilerini kutluyorum. Bu arada dün kim söyledi hatırlamıyorum ama "ibrahim'e deli diyorlardı bizim camianın en akıllı adamı oldu" sözü şahane bir tespittir.
Defans hattımız o kadar sıkı defans kurgumuz muhteşem olmasa da gayet iyi ki, Ahmet Çalık rakibe nefes aldırmıyor, rakip fovetlerle top geldiği anda gerek fiziksel temas gerek topa müdahaleleri bıktırır rakibi. Gördüğüm kadarıyla politevich ve Çalık arasında bir rol dağılımı yapılmış, politevich daha cok ikinci toplara hazır ve tetik bekliyordu. Bir ara selçuk ve calik stoper gibiyken politevich onların arkasında supurucu libero gibi bekliyordu.
Ligin ilk haftası galibiyet, dendiği gibi takımın özgüven kazanması açısından çok iyi oldu. Sanırım 4-5 senedir galibiyetle başlamıyorduk. Ilk hafta içerde rakibin antep olmasi da fikstür şansımız olmuş. Hiç bir şekilde topu hücuma tasiyacak ne bir varyasyonlari ne de ilhan hariç oyuncuları var. Beklediğimden daha zayıftı.
Mac sonrası Üzülmez'in basın toplantisinda bir sözü var: "ben en az parayla çalışan menajerim. Istediğim şeyler kendi menfaatim icin de değil, değer görmek istediklerimin altındaki ana neden" diyordu özetle. Durumu bir tek bu özetler kanısındayım
Ömür Yazıcı ve Saygın Süt de uzun bir aradan sonra tribündeki yerlerini almışlardı. Maça iyi başladık, sonra durduk, oyunun son bölümünde yapılan oyuncu değişiklikleri ile 2. golü bulup üstüne yattık. hayırlı uğurlu olsun.
Lige kendi sahamızda aldığımız üç puanla başlamak çok güzel ve keyifli... Geçen sezonki takımı bozmadan derli toplu bir oyun ortaya koyduk. Orta sahada Selçuk, İrfan ve Landel'in iyi oyunları, Serdar ve Matei'nin kanatları etkili kullanmaları bundan sonraki maçlar için de umut verici... Stancu'nun ve Muriç'in attığı gollerdeki vuruşlar ustaca... Ahmet Çalık'ın ve Aydın'ın gollerdeki pasları da öyle... Hopf'un yaptığı iki kritik kurtarış da atılan goller kadar güzel... Futbolcuların tümü maçın genelinde bencillikten uzak, iyi niyetle ve dayanışma içinde mücadele ettiler. Örneğin Serdar'ın altı pasa kadar gelip orada birçok futbolcunun yaptığı gibi çaprazdan kaleye de vurabilecekken topu daha müsait durumdaki Matei'ye aktarması şahaneydi. Gerçi Matei pozisyonu harcadı ama olsun. Lig ilerledikçe daha da iyi oluruz inşallah. Taraftarlar olarak Hamdi Reis'i ve Elvin'i anmamız, güzel hareketlerinden sonra futbolcularımızı tezahürat yaparak alkışlamamız, maçtan sonra Gaziantep'e tezahürat yapmamız ve onların da güzel bir karşılık vermesi bir tribün güzelliğiydi.
Paylaş