İlgili bir konuda Tanıl Abi'nin 19/01/2011 tarihli yazısı: "Gençlerli olmak: Garip ama gerçek"

Yazıdan: "Akşit Ağabey, daha önce hiç karşılaşmadığı birisinin, sırtında kırmızı-siyah formayla gelip yanlarına oturduğunu anlatmıştı heyecanla. Kendi kendine Gençlerli oluvermiş, İzmirli bir gençmiş. Nadir bir vaka.

Telefon numarasını almıştım Akşit Ağabey’den, geçen hafta aradım bu İzmirli Gençlerliyi. 26 yaşındaymış, Bornova’da bir gazete-tekel bayiinde işçi olarak çalışıyormuş. Gençlerbirliği’ni Ankara’da sadece bir defa izleyebilmiş, o da geçen sezon Bursa maçında. Patrondan izin alamadığı için Buca kupa maçına gidemediğine yanıyordu. Kendini bildi bileli Gençlerbirliği’ni tuttuğunu söylüyor. İzmir takımlarına hiç ısınamamış, “Hepsi birbiriyle kavgalı. Ben kavga istemiyorum ağabey, kardeşlik istiyorum” diyor. “Peki neden başkası değil de Gençlerbirliği” diye sordum. Üç neden saydı. Birincisi, “Türkiye’deki en efendi kulüp, kimseyle bir derdi yok.” Sonra, “Ankara sevdalısı” imiş, Ankaralıları, Anıtkabir’i seviyormuş. “Bir de abi”, dedi, “Gelincik çiçeğini çok severim ben.” Gelincik renginden, kırmızı-siyahtan ötürü gönlü kaymış Gençler’e. "

"Geçen sene, ayaküstü sohbet ettiğimiz bir başka taraftar, nasıl Gençlerbirlikli olduğunu anlattıydı. Kırşehir’de okurken, orta sonda mı ne, âşık olduğu bir kız varmış, adı Şirin. O sıralar Gençlerbirliği’nde de Şirin adlı bir oyuncunun olması, hikmetli bir tesadüf gibi görünmüş ona (Şirin Berberoğlu, 1984-90). “Benim takımım işte bu!” demiş. Bir nevi ergen fanatizmi. İki haftada bir Kırşehir’den atlayıp Gençler maçına gelmeye başlamış. Geliş o geliş. O kız, Şirin, hayatından çıkmış, Şirin Berberoğlu futbolu bırakmış ama Gençlerbirliği muhabbeti kalmış. "