İşi gücü bırakıp yazdığım bu metni ve bundan birkaç gün önce de daha bu Mustafa Kaplan olayı patlak vermeden önce yazdığım oldukça uzun yazıyı hem burada hem de Facebook'taki kendi sayfamda ve Alkaralar sayfasında da yayınlamıştım. Ama maalesef bu yazıların önemli yeterli bir ilgiyle karşılandığını söylemek zor. Gördüğüm kadarıyla Gençlerbirliği taraftarı arkadaşların genel olarak Fuat Çapa'dan memnun olmadıkları ve gitmesini istedikleri; yerine gelmesini istedikleri teknik direktör olarak da Ertuğrul Sağlam, Şenol Güneş, Metin Diyadin gibi isimleri sıraladıkları anlaşılıyor. Buradan da anladığım kadarıyla açtığım konunun ve yazdığım mesajın bir anlamı ve önemi yok. Taraftarlarımızın çoğunluğunda gözlemlediğim başkalaşmanın önüne geçmek çok zor. Benim de bundan sonra gerek tribüne, teknik adam ve futbolcu kadrosunda sağlanması gereken istikrar konusunda görüş bildirmeye, bu konularda zaman ayırıp uzun uzun yazılar yazıp paylaşmam boşuna bir çaba olduğunu düşünüyorum. Onun için Facebook'taki sayfamda ve Alkaralar sayfasındaki bu konulara ilişkin tüm paylaşımlarım ile tribünümüze, futbolcularımıza ve hocamıza ilişkin olarak görüşlerimi yazdığım "Basit Hikayeler" blogunda yayınladığım uzun yazıyı sildim. Bu yazı burada ne kadar süre olur bilmiyorum ama bir süre daha kalabilir belki. Ama sitemizde gördüğü ilgiye baktığımda, buradan da silmeyi düşünüyorum. Bundan sonra bu tür paylaşımlarda da bulunmayacağım. Çünkü değmez; kendimizi yıpratmaktan başka bir anlamı yok. Bu hafta oynayacağımız Fenerbahçe maçında da genel olarak tribünümüze bir bakacağım; bundan sonra profesyonel bir takımın taraftarı olarak maçlara gidip gitmemeye de ona göre karar vereceğim. Ama Fenerbahçe maçı benim profesyonel bir takımın taraftarı olarak izleyeceğim son maç olacak gibi bir his var içimde...