2. Sayfa - Toplam 2 Sayfa var BirinciBirinci 12
Gösterilen sonuçlar: 26 ile 36 ve 36

Konu: 2013 - 14 / Süper Lig 17. hafta / Gençlerbirliği - Beşiktaş

  1. #26
    Alıntı Ozan_Güler demiş ki... Mesajı göster
    En güçlü olduğumuz mevkilere transfer yaparsak şaşırır mısın Onur?
    Hiç şaşırmam Ozan Abi. Hatta böyle bir hareket bekliyorum.

  2. #27
    Arkadaşımız Özhan Yüksel'in Klasspor'daki yazısı... Bence keyifle ve çok rahat okunan nefis bir analiz olmuş.

    http://www.klasspor.com/tr/yazilar/9..._Yollarda.html

    Yazıda yer alan "Metin Diyadin döneminde çıkılan 8 maçta Gençlerbirliği %51.87'lik bir topla oynama ortalaması yakalarken, Mehmet Özdilek'in takımı 8 maçta -Gaziantepspor maçının istatistiklerine ne yazık ki ulaşamadım- %46.12'lik bir oranla topla oynadı. Arada %5.75 gibi ciddi bir fark var." değerlendirmesine ilişkin olarak ben de şöyle bir soruyla katkıda bulunmak isterim: Metin Diyadin ve Mehmet Özdilek dönemleri karşılaştırıldığında ortaya çıkan ortalama topla oynama oranındaki %5,75'lik fark Trabzonspor, Galatasaray ve Beşiktaş ile Ankara'da, bu maçların öncesinde ve sonrasında da deplasmanda oynamış olmamızdan kaynaklanıyor olabilir mi? Çünkü bu üç takımla yaptığımız bizim için zorluk derecesi çok yüksek olan maçlarda topla oynama oranımız ciddi anlamda düşüyor. Tabii kendi sahamızdaki bu maçların öncesinde ve sonrasında da deplasmanda oynadığımız için topla oynama oranımız doğal olarak yine düşük çıkıyor. Dolayısıyla bu da son dokuz haftalık genel ortalamayı düşürüyor gibi sanki...

  3. #28
    ben de özhan'ın analizlerine katılıyorum. böyle matematiksel hesaplara çok girmeden şunu söyleyebilirim, bence ortada teknik taktik ötesinde başka bir şeyler var. mehmet özdilek puan olarak takımı iyi bir yere getirmiş olsa da, takım oyunu olarak gerilediğimiz kesin! topu rakibe veren, etkili olabilecek hücum organizasyonlarına bulaşmayıp, bir iki yetenekli adamın "eline bakan" bir takım görüntüsündeyiz. ancak takım oyunu ve futbol kalitesi olarak gerilemiş olsak da, bireysel olarak futbolcuların mehmet özdilek'in gelişiyle beraber daha fedakarca ve cesaretli oynadığını düşünüyorum.

    tahminim şudur ki: mehmet özdilek iyi bir insan yöneticisi... geldiği ilk günden, hatta gelmeden önceki açıklamaları bunu gösteriyor. futbolcuları şu ana kadar iyi motive ettiği bir gerçek yalnız saha içi organizasyon kısmında büyük eksikleri var.

    metin diyadin ise iyi bir futbol adamı olmasına rağmen, bence futbolcular tarafından çok saygı görmüyordu. futbol gibi insan ilişkilerinin ön planda olduğu bir oyunda iyi bir yere gelmek istiyorsanız, futbolcularla aranızda güçlü bir bağ kurmak zorundasınız. şu ana kadar özdilek - diyadin arasındaki fark bu... ancak yine tekrar ediyorum, mehmet özdilek'in ne oynattığını hala pek anlamıyorum. takım kazanıyor ama "bugün oyun için ne yaptık?" sorusunun cevabı yok

  4. #29
    Özhan bu analizleri çok iyi yapıyor, zevkle okuyorum.

    Mehmet Hoca'nın elindeki kadro "baskın hücum" yapmaya uygun. Set oyununda gol atabilmek için hava hakimiyeti olan golcü lazım. Ne Zec, ne Stancu bu özelliğe sahip değil.

    Orta sahada top tekniği yüksek, adam eksiltebilen, gol pası atabilen, etkili şut çekebilen oyuncular lazım. Özgür, Gosso, Doğa'da bu özellikler yok. Belki biraz Petroviç.

    Kanatlarda adam eksilten açıklar olması lazım. Sağda Serkan Kurtuluş ve Jimmy tamam ama solda Tosiç tek kalıyor.

    Öte yandan Gosso, Doğa, Özgür rakibi yıldıran, top kapma yeteneği yüksek oyuncular. Petroviç ağır olmasına rağmen hızlı düşünen ve uygulayan teknik bir oyuncu. Kapılan toplar Jimmy, Stancu, Tosiç gibi süratli oyunculara aktarılınca rakip savunmanın yerleşmesine zaman tanımadan etkili ataklar yapıyoruz. Mehmet Hoca'nın topla az oynayıp puanların çoğunu almasının ardında bu gerçek var.

    Mehmet Hoca'dan beklentimiz devre arasına kadar 3 galibiyet 3 beraberlik alarak kümede kalma umudunu sezonun ikinci yarısına taşımasıydı. Bunu fazlasıyla başardı. Kadroya yapılacak bir iki takviye ile set hücumunu da başarı ile uygulayacağına inanıyorum.

  5. #30
    Gosso'nun hakkı Gosso'ya...
    Gosso'nun nezdinde bu başarı rakibe göz açtırmayan ve bir topun önüne üç kişi ile atlayabilen bir takımın başarısıdır.
    Oyunun defans yönünü kusursuz oynadık, taktik anlamda da sonucun alındığı bir maç oldu.
    Ve elbetteki bu başarının düzenleyicisi Mehmet Hocadır.
    Beşiktaş'a net pozisyon vermeden maçı tamamlamak büyük başarıdır.
    Kaliteye gelince;
    Yüksek top tutma yüzdesi ile oynamak -bu ekolün 1 numarası olan Barcelona sempatizanı olmama rağmen-bana göre kalite ile direkt ilgili değildir. Üstelik bahsettiğimiz oranlar 45/55 gibi oranlar ise kritik seviyede değildir çünkü her maçın gelişimine bağlı olarak bu oranlar da değişebilir.
    Evet, herşey eldeki malzeme ile ilgili. Demek ki biz şu yapı ve konumumuzla yüksek bir yüzdeyi yakalayamıyoruz. Topa en iyi sahip olmamız gereken maç 2-0 dan sonra Antalya maçı idi, 2-0'ı bulunca panikledik.
    30 pas sonucu gol atmamız, Jimmy'nin veya Stancu'nun 3 kişiyi çalımlayıp gol atmasından daha zor bir iş.
    Çok pas yapmak için çok iyi oturmuş ve biraz da ezbere oynayan bir kadroya ihtiyaç var. Bizim çocuklar daha sezonun başında birbirini gördüler ve devre arasına gelmemize rağmen statik bir kadromuz bile yok.
    Kaliteye gelince; Akhisar maçı hariç ilk sekiz maçta kaliteyi hissetmedim. Bal yapmayan arı gibi topu eveleyip geveleyip, rakibin bulduğu bir gole teslim oluyorduk.
    Bence artık kadronun tek sorunu istikrar sorunudur. 1-2 iyi ve yerinde oyuncuya evet. Yavaş yavaş takım olma yolunda ilerliyoruz. Sırf transfer yapma hevesiyle alınacak gereksiz oyuncular, yeni yeni kıvamına gelmeye başlayan takımımıza fayda yerine zarar verebilir..

  6. #31
    Necdet Abi'nin sorduğu soru, Mehmet Özdilek döneminde düşüş gösteren ortalama topla oynama oranının bu kuvvetli takımlara karşı oynamanın doğal bir sonucu olup olmadığını anlayabilmek açısından kıymetli bir soru. İstatistiğine sahip olduğumuz 8 maçtaki ortalama topla oynama oranımızı teker teker irdelersek bu konuyu çözümlemeye yaklaşmış oluruz.

    İlk olarak Necdet Abi'nin belirttiği 3 maçtaki topla oynama oranlarımıza bakalım:

    Trabzonspor'a karşı %58
    Galatasaray'a karşı %45
    Beşiktaş'a karşı %37

    Mehmet Özdilek döneminde en düşük topla oynama ortalaması yakaladığımız üç maç ise şu şekilde sıralanıyor:

    Eskişehirspor'a karşı %34
    Beşiktaş'a karşı %37
    Bursaspor'a karşı %43

    Bu istatikler ışığında şu yorumu getirebiliriz: Beşiktaş maçı, genel ortalamanın düşük olmasının en büyük sebeplerinden biri olurken, Trabzonspor maçı ise -aynı zamanda Özdilek döneminde topa en fazla sahip olunan maç- ortalamaya pozitif bir katkı yapmıştır. Genel ortalamaya en yakın duran maç olan Galatasaray mücadelesi de, Trabzonspor(%58), Elazığspor(%57) ve Kayseri Erciyesspor(%51) maçlarının ardından topla oynama ortalamasında %45'le en yüksek ortalamayı gördüğümüz maç olmuştur.

    Nihayetinde diyeceğim odur ki; evet, Beşiktaş maçı ortalamanın düşmesinin en ciddi iki müsebbibinden biri; fakat Galatasaray maçı ortalamanın düşüklüğünü sınırlı bir şekilde etkileyen, Trabzonspor maçı ise daha da düşük çıkmamasını önleyen bir faktör olarak belirmekte.

    ps: Necdet Abi ve Onur Abi; güzel sözleriniz için teşekkür ederim.

  7. #32
    Şimdiye kadar istatistiklere hiç bakmayan ve bu istatistiklerin nasıl tutulduğunu bilmeyen biri olarak bu rakamları görünce bazı şeyleri ilginç buldum. Örneğin Trabzonspor maçındaki %58 oranı, 2-0 yenik durumdan maçı çevirmek için zorunlu olarak daha çok topa sahip olma isteğini; Galatasaray (%45), Beşiktaş (%37), Eskişehirspor (%34) maçlarındaki düşük oranlar da tam tersine yenilgiden kurtulmak için çabalayan ve elinden gelen her şeyi yapmaya çalışan bir rakibe karşı galibiyeti korumak amacıyla topu daha az kullanan, daha az hücum eden ve gol atmak için fırsat kollayan bir oyun anlayışını; Bursaspor maçındaki %43 oranı, deplasmanda oynadığımız bir maçta saha ve seyirci avantajını iyi kullanarak hiç olmazsa bir gol bulup kendi sahasında galip gelmek isteyen Bursaspor gibi güçlü bir takımın atak oyununa karşı kontrataklarla gol arayan kontrollü bir oyun anlayışını; Elazığspor ve Erciyesspor maçlarındaki yüksek oranlar da deplasmanda oynadığımız bu maçlarda yenik duruma düşünce, galibiyeti korumaya çalışan bir rakibe karşı ister istemez daha atak bir oyunu (Elazığspor maçında beraberliği sağladıktan sonra moral kazanıp demoralize olan zayıf rakibimize karşı ikinci golü bulma çabası) tercih eden bir anlayışı gösteriyor gibi geldi bana...

  8. #33
    İşte ilk 8 Maçta Gençlerbirliği'nin topla oynama oranları (Kaynak: Lig TV, Video lig)
    Ç. Rize: %63
    Akhisar: %51
    Karabük: %50
    Kayseri:%56
    Konya:%53
    Fenerbahçe:%47
    Sivas: %50
    Kasımpaşa:%45


    Burada açıkça fark yarattığımız maç Rize maçı olmuş.
    O maçta da 31. dakikada golu yemiş ve maç sonuna kadar debelenmemize rağmen sonuca etki edecek fırsatı bulamamıştık.

  9. #34
    Topa hangi bölgede sahip olmuşuz acaba. Metin Diyadin döneminde geride top çeviriyordu ancak hücum bölgesinde başı kesilmiş tavuk gibi ne yapacağını bilmeyen takım vardı.

  10. #35
    Lig TV'nin istatistikleriyle, benim kaynak olarak kullandığım transfermarkt istatikleri arasında hemen hemen her maçta %2'lik, %3'lük farklar var. Ancak ilginç bir şekilde Lig TV'nin de, transfermarkt'ın da verdiği istatistiklerin ortalamasını aldığımızda 51.87 çıkıyor.

  11. #36
    istatistik biliminin yerlere vurulduğu bir başlık olmuş burası

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •