İstanbul grubu olarak hedef maçı olarak seçtiğimiz Başakşehir maçından bir hafta önce hazırlıklarımıza başladık. "Pasoligin olsa da, olmasa da, ne olursan ol gel" dedik. Davetimize İstanbul dışından sadece Mehmet Ali icabet etti. Maç bahane, maksat muhabbet olsun diye sırtımızda 31 metrelik pankartla, yoldan Gençlerbirliklileri toplaya toplaya İstanbul'un bir ucundan diğer ucuna yolculuk ettik.

Maça gelen büyük G.Birliği taraftarlarını Limuzin ile olmasa da fena sayılmayacak araçlarla aldık, elimizden geldiğince konforlu bir deplasman maçı yaşatmaya çalıştık. Pasoligi olmayanları Başakşehir tribününe yerleştirdik. Bu arkadaşlar bu sayede pankartı taşıma, açma, katlama, asma, toplama zahmetinden kurtuldular. Stada girdiğimizde bir kişilik dev taraftarımız Fatih Turan'la tanıştık. O da Antalya'dan gelmiş.

Maçta pozisyonlar bulduk ama sahada hırsı ve ruhu olmayan, "maç bitse de gitsek" anlayışında bir G.Birliği vardı. Maçın sonlarına doğru maçı vereceğimizi hissettik. Mehmet Özdilek bu maçta çok sakindi. Abdullah Avcı ise inadına hırslı. Oyuna 2 tane taze forvet alıp maçı kazanmayı bildi. Mehmet Hoca 2-0 olduktan sonra Guido ve İrfan'ı aldı ama maçın bitmesine bir kaç dakika kalmıştı. Durum 0-0 berabere iken bu sezonun en bariz elle oynamasını hakem görmedi ama bence 1-0 öne geçseydik bile bu maçı kaybederdik.

Maçtan sonra bir pastanede oturup maçın değerlendirmesini yaptık. Arkadaşları aldığımız yerlere bırakıp evin yolunu tuttuk. Kaybedilen puanlara fazla üzülmeyin. Bu sezonu da kayıp sezonlar hanesine yazdık. Küme de düşmeyiz. Bana göre küme düşsek iyi olurdu. Borcu derdi olmayan bir takımız. Mevcut kadroyu muhafaza edip güle oynaya şampiyon olarak tekrar süper lige döneriz. Bu şampiyonluk kente yeni bir heyecan, yeni bir hava getirir. Ama düşecek takımlar belli zaten. Devra arası da takıma takviye yapılır, bu sezon da böyle geçer gider. Geriye bu hafta yaşadığımız tatlı muhabbet kalır.