2015-2016 Sezonu
Spor Toto Süper Lig
13. Hafta Maçı
Gençlerbirliği
-
Gaziantepspor
29.11.2015 Pazar
Saat: 14:00
Kazanırız
Yeniliriz
Berabere kalırız
Dik gelir
2015-2016 Sezonu
Spor Toto Süper Lig
13. Hafta Maçı
Gençlerbirliği
-
Gaziantepspor
29.11.2015 Pazar
Saat: 14:00
Gaziantepspor'un ağır stopeerine karşı, bekleriyle stoperlerin arasına hızlı dalışlar yapabilirsek tehlike yaratırız. Kanat forvetlerinde djalma ve kabir bu yüzden iyi tercih olabilir. Tabii bu argumanım normal koşullarda geçerli. Trabzon maçındaki oyunu oynarsak puan kaybederiz.
Bu arada Antep'de eğer oynarsa orkan, cok beğendiğim genç bir futbolcu. Dikkatle izleyin derim
bu sene bircok maca gidemedim.
bu maca da gidemiyorum.
hoca hucumu dusunmedigi surece bu maci da riske atar.
antep dar imkanlarina ragmen gayet hucum dusunen bir takim ki biz mersi e bile zorlandik.
hatta mersin bile bizden atakti diyebiliriz.
sariyerliler asmis pankarti.
"lutfen kaleye sut cekiniz"
bizim dilimize ve mevcut halimize birebir uymus.
Yağmur rahat bırakırsa bu maçı Alkarala'ların her zaman konumlandığı yerden 8-10 sıra önde izleyelim.
Hem takım üzerinde hem yancı ve hem de rakip üzerinde müthiş etkili oluyor.
İnanmayan gitsin Hurşut'a sorsun
bizimde bir silahımız var arkadaşlar.. çaresiz değiliz..
o da, bütün hedefsiz takımların sergilediği gibi çok rahat ve aheste oynuyoruz..
anlaşılmaz bir biçimde rakipte bize uyuyor.. işte bu durumda bu gamsızlığımız bize avantaj sağlıyor. bkz. son oynadığımız trabzonspor maçı.. şiddetle puana ihtiyacı olan ve kadrosunda sayısız yıldızları barındıran trabzonsporun ağır oyununu açıklayabilecek olan var mı?.
ligin ikinci yarısında yumurtalar deliklere yaklaştıkça bu kadar rahar rakipler bulamayabiliriz.
biz şimdiki zamana dönelim isterseniz..
geri dörtlümüz iyi. en güvendiğimiz mevki bi kere.. bu takımın üzerinde de bir güven oluşturuyor..
takımdaki topla katedebilen, adam eksiltebilen, asist kralı, okunmuş adam el kebir'i santroforda değilde sağ açıkta denerse, santroforada oranın gerçek oyuncusu stancu'yu monte ederse; topla daha az oynamak şartıyle irfan can kahvecinin desteğiyle forvet hattından da bi şeyler çıkarabiliriz..
orta sahamız tam bir felaket. buraya devre arasında en az 6 oyuncu almalıyız. kısa vadede bu mevkide fazla oynamayıp, topu çok çabuk ileri taşımalıyız. işte burada irfan can kahveciye ve el kebir'e çok iş düşüyor..
sevgili irfan can kahvecinin formamıza ismini baş harflerini taşıyan reklam vermiş olması bütün topların ona atılacağı ve topla oynayanın bir tek kendisi olmasını gerektirmez.. pozisyonları ezmeyip, arkadaşlarınıda oyundan düşürmezse devre arasına kadar maksimum güçle gidebiliriz..
Konu MehmetGUNER tarafından (26-Nov-2015 Saat 13:07 ) değiştirilmiştir.
3-0 alırız, çok net
Antep yener gencler 16. Siraya duser sifo gider. Gonul ister ki az once bursadan istifa eden saglam gelse.
İlk yarım saatte inanılmaz goller kaçtı, bundan sonrası iyi olur umarım..
Tribüne eleştiri: Sakatlık geçiren bir rakip acılar içinde yerde kıvranırken "ayağa kalkın adam gibi oynayın" diye bağırmak vallahi de iş değil..
a|c
Kalpağımı alır giderim...
Aferin bana, süper bir gol attırdım!
Dk: 34 Stancu
1-0
a|c
Kalpağımı alır giderim...
Hayatımızın maçını izliyoruz. El kabir'in golunden sonra "çıkalım, zirvede bırakalım" önerim tribünde kabul görmedi. Bakalım 2. Yarı neler olacak.
hakkaten dik geldi ya la
Maç sonu mikrofon uzatılan teknik direktör Mehmet Özdilek: "İlk yarı 5-6 olabilecek kadar kusursuz oynadık. İkinci yarı NE HİKMETSE tam tersi bir görüntü ortaya çıktı"
"ne hikmetse" lafını tribündeki taraftar kullanır, maç yorumcusu kullanır, ama takımın teknik direktörü kullanamaz. sıkıntıyı görüp müdahale etmekle yükümlüdür TD. Maç 2. yarı rölantide gidiyor diye, rakip 10 kişi kaldı diye, hiçbir şey üretmeyen takıma gerekli müdahaleleri yapmayarak, üstüne orta sahanın dinamikliğini sağlayan martin ve doğa'yı çıkararak, ilk yarıdaki pozitif futbolun tam tersini yaptı takım ve hoca.
ilk golü yiyince özhanla birbirimize inşallah 2.'yi de yeriz dedik. hakkettiğimiz bir sonuçtu bu. rakibe geri dönebileceğine dair inancı biz kendi ellerimizle verdik.
Gorulen o ki one gecince geri yaslanma olayi saha icinde futbolcularin insiyatifinde olan birsey hocanin taktigi degil yani. O zaman sayin cavcav tum takima cezayi kesmeli. Su geri yaslanmalardan kaybettigimiz puanlarla simdi nerelerdeydik.
Maç 2-0 giderken içimden foruma yazacağım cümleleri hazırlıyordum...
-Hoca herhalde internet yorumlarını okuyor, oyuncu seçimleri ve taktik anlayışı değişmiş.
-Hoca, şahsi oynayan oyuncuların kulağını çekmiş, ileride örgütlenebiliyoruz ve şahsilikten vazgeçince gol atabiliyoruz.
-Hoca, İrfan Can'ın kulağını çekmiş, iyi de olmuş.
-Martin Spelmann önceki maçlardaki futbolculuktan uzak görüntüsünden bir parça olsun sıyrılmış ve fiziksel artı taktiksel katkı verdi.
-Hoca oyuna direkt müdahale edip Campos-Tomiç değişikliğini erkenden yaptı. Fazla beklemedi...
-İlk kez uzun zaman sonra rahat maç izledik.
vs vs vs vs vs
Bunları demeye hazırlanırken Gaziantepspor'un 9 kişi kalması ve 11 kişi kalsa bile gol atamayacak görüntü vermesi ile hoca "rahat rahat oyuncu değiştirir, rölantide
maçı götürür ve böyle tamamlarım" diyordu ve Sukulason'un girmesi ve Doğa'nın çıkıp orta saha direncinin düşmesi artı kaleci ve stoperlerin saçmalaması ile aynı senaryoya geri döndük.
Bu kadro ile şu lig içerisinde yapılabilecek en iyi işlerden birisi olmak üzereydi ama 3. haftadan beri kat edilen yol hala yeterli gelmiyor demek ki.
Ben optimist bakıyorum hocaya... henüz 3. haftada gerek transfer gerekse de mental-fiziksel olarak "enkaz" devraldı.
Servisten sıfır alındıktan 3-4 gün sonra kaza yapıp sanayiye düşen bir otomobil gibiydik ve hoca da bu hasarlı otomobili toplayabildiği kadar topladı ve bence bugünkü hamleleri de gerek maç öncesi gerek maç içi çok kötü değildi. Fakat maç ne yazık 90 dk artı uzatmalar içinde oynanıyor...
Bir dolu şeyi halleden hoca şimdi de şu son dakikalardaki "salıverme" sıkıntımızı çözer ise en azından devre arası transfer mevsimine kadar 3-5 puan alırız.
Ama haftaya da aynısı veya beteri olur ise 4-5 hoca değiştirdiğimiz başka bir sezona daha imza atar kulüp. :-/
Orta sahaya o kadar transfer yapıldı ve önlibero mevkisi için Doğa, Olaf, Panos, Çağrı gibi isimler var. Daha önlerinde hücuma yönelik orta saha oynaması için İrfan, Landel ve Martin var fakat yine de orta sahayı çekip çevirecek bir oyuncuya ihtiyaç var. Bu son 15 dakika zırvalamaları tamamen saha içinde maestro kıvamında oyunu çekip çevirecek usta bir oyuncunun eksikliğinden. Sadece fizik gücü yüksek dirençli orta saha oyuncusunu oyuna alarak çözümün gelmediğini kaç maçtır görüyoruz. Hoca geri kurguya adam alıyor ama defans güçlendi derken gol yemeye devam ediyoruz. Çünkü top tutmak ve atak yaparak topun kontrolünü sağlamaktan aciziz. "En iyi defans hücumdur" mantığını işletemiyoruz. 9 kişilik takım baskı kuruyor ve ilk yarı 4-5 pozisyon yakalayan takım sonrasında biraz olsun karşı takım oyunu dengeleyince atak yapamıyor. Orta sahaya tecrübeli bir isim takviyesi kesinlikle şart...
çünkü kenarda oyuncuların ruh halini çözebilecek, bu oyunun nelere gebe olduğunu anlatabilecek, ilk yarıdaki oyunun devam etmesi için motive edebilecek ve teknik destek sağlayabilecek bir adam yok. ilk yarı ne kadar takımsak, ikinci yarı o kadar her biri farklı bir şeyler yapmaya çalışan adamlar olduk.
işte en çok kafamı karıştıran da bu ya! ilk yarıdaki iyi oyun kimin sayesinde öyleyse? aynı insanın bu iki zıt şeyi yapabilmesini anlayamıyoruz, değil mi? iyimser bakmaya çalışsam da bu işin içinden çıkamadım, ve bu maç özelinde olan şeyleri açıklayabilecek hiçbir fikrim de yok...
İlk yarı oynanan futbol bana 2003 yılındaki G.Birliği'ni anımsattı. Kanat bindirmeleri, 6-7 oyuncu ile rakip ceza sahasında paslaşmalar, kaçan goller sezon başından beri ilk defa rahatça arkama yaslanıp keyfile maçı seyretmemi sağladı. Barcelona'nın maçlarını seyrettiğimden biliyorum, o takım bile rakibi karşısında ancak bu kadar üstünlük sağlayabiliyor. İlk yarını normal skoru en az 5-0 olmalıydı.
"Tamam, biz olmuşuz artık" hissiyatı ile ikinci yarıda güzel futbolun ve gollerin devamını beklerken hevesim kursağımda kaldı. İlk yarıda oynanan oyun ile ikinci yarı arasında gündüz ile gece kadar fark vardı. İlk yarının en iyileri Stancu ve El-Kabir sahada yoktu. Orta sahada Doğa dışındaki oyuncularımız sahada gezinip durdular. Ahmet Çalık'ın bu kadar kötü oynadığı bir devreyi hatırlamıyorum. Rakip 9 kişi kaldıktan sonra bir pas yapamadık. Mehmet Hoca'nın anlamsız oyuncu değişiklikleri işe yaramadı. Geçen haftanın en iyilerinden olan Berat, Stancu'nun yerine oyuna alınır diye bekledim ama bu hamle gelmedi. Ahmet Çalık ve kalecinin ortak hatası ile ilk golü yedik. Maçın bitmesine 60 saniye kala top bizdeyken 9 kişilik rakip karşısında pas yapıp bu 60 saniyeyi eritemedik. Biz tou ileriye şişirip rakibe verdik, kalemize şişirilen topta dörde beş yakalandık. 9 kişiden 3 dakikada yediğimiz iki golle tarihe geçtik.
Şimdi ilk yarıda oynanan futbola mı sevinelim, bu sezon her maçta yaşadığımız son dakika sendromuna mı üzülelim karar veremedim. Ancak çok açık bir gerçek var ki bu da takımımız sezon başında iyi çalışmamış ve kondisyon eksikliği her maçta bizi ikinci yarının sonlarında sıkıntıya sokuyor. Devre arasına kadar bunun çözümü olmayacak.
Nedense bizim takım hep mucizeleri yaşatıyor bizlere:
Orta sahadan gol yemek, son dakikada mucizevi goller yemek, yılın golünü yemek, 9 kişi kalmış rakipten 2 gol yemek, vs,vs.
Bu bizim naifliğimizden ve futbolda top yuvarlaktır kavramına çok inanmamızdan mı oluyor?
Hayır.
Özellikle son yıllarda gittikçe belirginleşen kişiliksiz, günü kurtarma amaçlı bir futbol oynuyoruz. İyi yabancı futbolcular alamıyoruz. Tek tük bulduklarımızı da 3-5 fazlasına satmaktan başka birşey düşünüyoruz.
Elbette güzel futbol oynayarak üst sıralar için mücadele etmeyi istiyoruz. Ama bu kafayla dünkü futboldan iyisi zor görünüyor. Rakibin kendini motive etmek için kullandığı vücut dili bizde paniğe yol açıyor. Korkuyor, kilitlenyoruz.
Bunun açıklaması da kondüsyon olamaz. Sadece 45 dakikalık mı kondüsyonumuz var?
Kondüsyonu biten takım aklını kullanır ve sürekli pas yapar. Biz ise korkudan topu rakibe verip, topun arkasına geçiyoruz.
Hiç birşey bilmeyen adam topu korner çizgisene götürüp üzerine yatar.
Netekim, mevzu derin...
maç öncesi yorumumuzun tam tersi olacakken.. 90+3'te beklenen iş kazası gerçekleşti.
özdilek, beklediğimiz ve arzuladığımız taktik dizilişi değiştirmiş; al kabir çizgide, stancu'da başka hiçbir yerde oynayamayacağı üzere santroforda başlamıştı..
formamıza göğüs reklamı verdiği için herhalde, topu kendinin zanneden İrfan Can Kahveci'nin yerine, onun onda biri bile etmeyen oyuncularımızın olması bile en azından pas oyunumuzu sergilememize olanak vardi ve goller leblebi gibi geldi.. kaçanlarda cabası..
bu rahatlık bizi öldürecek..
anlamadığım şey ne kazandık da, maçı seriyoruz?. yahu daha koskoca 45+3 dakika daha var..
soldan al kabir'le koridor gibi geliyorsun, sağdan djalme ve diğer beceriksizle birlikte genede bi şekilde gelebiliyorsun.. eh stancu'da bu gelişlerde en azından ortalığı karıştırıyor..
rakip seni durdurmaktan ve geri püskürtmekten umudunu kesmiş, teslim olmuşken neden duruyor ve geri çekiliyorsun.. üstelikte adamlar bir iki kere sinyal çaktı.. genede uyanmıyorsun..
nerdee özdilek'in eskisi, nerde yenisi?..
Sinir ve üzüntüden o kadar çok futbol takımımızla ilgili her şeyden uzaklasmak istedim ki, soğukkanlı düşünmeye yeni yeni başlıyorum. Evvela sorunumuzun kondisyondan kaynaklandığını düşünmüyorum. Daha doğrusu sorunun çoğunun kondisyondan değil mental sebeplerden kaynaklandığını düşünüyorum. Orta sahamiz gerçekten sadece direnciyle öne çıkan oyuncular üzerine kurulu. Devre arası bence orta sahaya en az 3 takviye yapılmalı.
Meesin ve antep maçlarının baslangiclarina baktığımızda, aslında gercekten istediğimiz bir takima sahibiz. En azından mersin maçına kadarki uyusuk futboldan kurtulduk. O yüzden, futbolculara yalvariyorum ki son dakikaları artık akıllıca oynasinlar. Çünkü adım gibi biliyorumki aksi takdirde cavcav sabirsizligi devreye girecek ve köklü bir değişim bizi daha çok uçuruma sürükleyecek.
Paylaş