vallaa bu dediklerin zaman zaman beynimizi kemirmiyor değil sevgili abreg..
düşünürüm bazen; pazartesi alkaralar unutuyor, çarşamba balıklar, cuma hipopotamlar unutuyor, cumartesi büyük kediler.. zaten onlar unutsalar ne olacak, unutmasalar ne?. o güç bizde olsa bizimde bunlara kafa yormamamız gerekir ama durum ortada. biz elimizdeki imkanları ancak ve ancak limitlerde kullandığımız halde bir yerlere gelebiliriz. burası bir gerçek olarak ortada duruyorken; 33 yıl sonra alınan üç maçlık bir seri sonunda hemde bizzat başkanın kendisi tarafından onun duayen olduğu gibi bir akıldışılığa inanmamız isteniyor.. sorulması gereken soru ise: böylesine apaçık bir akıldışılığı bir duayen nasıl sergileyebiliyor?.
dedik ya mukayese kabul etmez parasal iktidarını; manüplasyonlarla, dezenformasyonla, spekülasyonlarla ve bunların yetmediği durumlarda hile ve düzenbazlıkla daha fazla sürdürebilmesi artık mümkün görülmüyor.

birazda gülelim: nakliyat şirketimiz var ve şoför alınacaktır diye yazı asmışız meselaa..
adamın birini getiriyorlar, cv'si müthiş. tavsiye edenler, tüm mahalle, şoför camiası, tanıyan herkes tek bir şey söylüyor:
- bu adam müthiş, yolda kalmaz, tam 33 kere arabayı çamurdan çıkardı..
ya ben kafayı yedim yada bu millet.. yolu açık olsun. gönderin gitsin derim ben..
demekki bu adam 33 kerede çamura düştü. böyle birşey mümkünmü yahu?. bu adama araba teslim edilir mi?.
ama gel gör ki; arabayı 33 kere çamurdan kurtarana sürücünün duayeni deniyor bu memlekette.
bir duayen 33 kere çamura düşmez. bana görede..
duayen arabayı kurallar dahilinde limitlerde kullanarak götürüp, aldığı gibi geri getirene denir..