-
Ufacık çocuktum. Babam elimden tutup maça götürürdü. Bir gün tribünlerde müthiş bir coşku, herkes bütün dertlerin çaresi bulunmuş gibi mutlu, G.Birliği şampiyon olup birinci lige yükselmişti. Tribünlerde “Büyük Başkan” tezahüratları, İlhan Cavcav seyirciyi selamlıyordu.
İlkokulu bitirdim. Artık ben elinden tutup kardeşimi maça götürüyordum. Kupa finalinin ilk ayağında beşinci golümüzün sevincini tribünde yaşarken İlhan Başkan da mutluluktan uçuyordu.
Okulumun karşısına toprak bir saha yapıldı. Her geçen gün tesis büyüdü. Her yaştan sporcular kar, kış, güneş demeden ter dökmeye başladı. O çocukların bazıları geleceğin futbol yıldızları oldular. Arada bir kalın paltolu bir adam gelir sağa sola talimat yağdırırdı. İlhan Başkan teftişdeydi.
Lise çağına geldim. Top oynadığımız arsalara inşaat yapıldı. Semtlerin siluetleri ve sakinleri değişti. Artık bu şehir çocukluğumdaki Ankara değildi ama İlhan Başkan hala başımızdaydı.
Yaşam rüzgarı beni şehrimden kopardı. Ankara’dan en sık gelen misafirim Gençlerbirliği’mdi. Ne zaman Sarıyer’de, Zeytinburnu’nda maçımıza gitsem İlhan Başkan oradaydı.
İş hayatına atıldım. Sakarya, Kocaeli, Bursa’ya günübirlik gidip maçımızı izleyip dönerdim. İlhan Başkan da hep aynı kentte olurdu.
Evledim, çocuğum dünyaya geldi. Karlı soğuk günlerde evimde sıcacık çayımı içerek maçlarımızı izlerken en uzak deplasmanlarda İlhan Başkan takımın başında şeref tribünündeydi.
Hakemlerin ciğerimizi yaktığı maçlardan sonra sövmekten sesimizin kısıldığı anlarda İlhan Başkan gereken tepkiyi verir yüreğimize su serperdi. Hakem hakkında ne düşündüğünü soran muhabire gülerek “Allah bu tür hakemleri başımızdan eksik etmesin” diyip lafı gediğine oturturdu.
Bazı sezonlar kendimizi küme düşme kabusu içinde bulurduk. Herkesin kafası kesilmiş tavuk gibi telaşla ortalıkta dolaştığı anlarda İlhan Başkan harekete geçer, lazımsa hocayı kovar, futbolcu transfer eder, bizi düzlüğe çıkarırdı. Ne kadar endişeli olsak da bilirdik ki İlhan Başkan oradaydı ve mutlaka bir çözüm bulurdu.
Sonra kendim gibi G.Birliği sevdalısı ağabeylerimle tanıştım. Bazıları bu kulübe yönetici olarak da hizmet etmiş pırlanta gibi insanlardı. Onların sayesinde İlhan Başkan ile tanıştım. Efsane tüm heybetiyle karşımda duruyordu. İstanbul maçlarından önce otelde ziyaretine gitmeye başladık. İlhan Başkan’ı lobide bir televizyonun karşısında gündüz maçlarını izlerken bulurduk hep.
Toplanıp Ankara’ya maça giderdik. Önce kulübe uğrar havayı koklardık. İlhan Başkan’ın odasına 30 yıllık dostumuzun yanına girer gibi girerdik. Bizi görünce mutlu olduğunu gözlerinden anlar, Geremi’yi Real Madrid’e satış hikayesini bir kez daha dinlerdik.
İlhan Başkan Ankara’nın inatçı keçilerileri gibi, ilerleyen yaşına, sağlık problemlerine, değişen dünyaya rağmen mücadelesine son nefesine kadar devam etti. Bu özelliği sahadaki takıma da sirayet etmişti. Çoğunluğu altyapıdan gelen mütevazi kadrolarla dünya yıldızı diye nitelendirilen oyunculara sahayı dar ederdi takım. Yenerdi, yenilirdi ama asla pes etmezdi çocuklarımız.
Zaman, mekan, insanlar değişirdi ama İlhan Başkan hep oradaydı. O bizim çocukluğumuz ve gençliğimizden kalan bir masal kahramanıydı. Şimdi İlhan Başkan da gitti... Şanına yaraşır bir cenaze töreni ile... Hepimizin hayatına anlam katan bir kulübü yoktan var etti. Neredeyse bir ömür İlhan Başkan’la güldük, İlhan Başkan’la ağladık. Kalabalığın arasında daha yalnızım şimdi. Dünya daha tenha. Güle güle Büyük Başkan. Seni unutmak mümkün mü?
Konu onur_aydogan tarafından (25-Jan-2017 Saat 07:53 ) değiştirilmiştir.
Yetkileriniz
- Konu Acma Yetkiniz Yok
- Cevap Yazma Yetkiniz Yok
- Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
- Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
-
Forum Kuralları
Paylaş