Gençlerbirlikli güzel abilerim büyüklerim kardeşlerim öncelikle hepinizi selamlıyorum hepinize saygı ve sevgilerimi iletiyorum. Yaklaşık bir kaç sene önce bu güzide kulübe karşı olan hislerimi ve büyük sevgimi ilk defa dışarı vurabildim. O İstanbul kabuğundan sıyrılıp küçüklüğümden beri içimde büyüttüğüm bu tutkuyu herkese itiraf edebildim. Şunu belirtmek istiyorum bu hiç de kolay değilmiş gerçekten bu nasıl bir psikolojidir şimdi daha iyi anlıyorum. Büyüklerimin yıllardan üzerimde baskı kurarak oluşturduğu şeyin aslında benim gerçek hislerim olmadığını bilmeme rağmen toplumda bir yere ait olmak için, güçlü görünmek için, kendini güçlü sanan o çoğunluğun içinde olmaya çalışmak gerçekten zavallıcaymış. Ben bunu 22-23 yaşında ancak farkedebildim ve Gençlerbirliği’yle, bu aileyle kendimi buldum. O yüzden o liselilerin isyanıyla konuşacağım biraz. Hani onlar asıl takıma seçilememişti ve kendilerine haksızlık yapıldığını düşünerek başka bir takım kurmuştu bende kulüp içindeki bu zihniyetin bize haksızlık yaptığını düşünüyorum ve biz istesekte istemesekte kulüp içinde gençlerin oluşturacağı bir uyanışın gerçekleşeceği zamanın yaklaştığına inanıyorum. Çünkü Beştepe’de top oynayan o küçük çocuklar büyüdü futbolcu olamadılar belki ama hepsi çok iyi eğitim aldılar. Herşeyi dışardan izlediler İlhan dedelerinin geleneklerini özümsediler yanlışlarını gördüler kendilerini geliştirdiler ve fikirleriyle enerjileriyle hırslarıyla kulübün kaderini değiştirmeye hazırlar.

Lafa kendimden başladım kusura bakmayın ama benim durumumdaki gençlerin içlerindeki sesi dinleyebilmelerinin sağlanması kulübün geleceğiyle ilgili kaygılarımın temelini oluşturuyor. 15-16-17 yaşında olan kardeşlerimin kendi benliklerine ve şehir bilincine varmalarına yardımcı olabilecek genç taraftarlardan biri olarak konuşuyorum ve şu soruyu sormak istiyorum kurulduğumuz Ankara Sultanisi’nde bugünkü ismiyle Atatürk Lisesi’nde kaç tane Gençlerbirliği taraftarı liseli vardır ? Maalesef zor bir zoru. Bu takım o lisenin takımıdır bu takım kurulduğu ilk günden beri o liselilerin haksızlığa karşı isyanıyla yanar durur. Biz şampiyonluktan güzel günlerden bunlar için harcanan çabalardan lisemizi geri kazanamadıktan sonra bahsedebilir miyiz ? En temel problemimizi bu işin başlangıç noktasında aramak doğru bir yaklaşım mıdır ? Bence sonuna kadar evet. Bunun için en başta liseye geri dönmek zorundayız. O çocukları İstanbul’un piyonu değil Gençlerbirliği’nin kalesi yapmak için emek harcamalıyız. Devamlılığımız için geleceğimiz için en başta bu genç kardeşlerimizi kazanmak zorundayız. Üniversitelerimizi de işin içine katarak konuşuyorum tabiki. Bütün Anadolu’dan gelen çocukların buluşma noktası üniversitelerimizden bahsediyorum herkesin Gençlerbirliği’ni tanıyıp sevmeye başlayacağı yegane yerler burası. Bakın buradan da okuyoruz tanışıyoruz artık Mardinli kardeşimiz ailemize katılıyor Konya’dan Çanakkale’den Karaman’dan kardeşlerimiz bizi buluyor. ODTÜ’deki organizyonumuz fena değil ama diğer üniversitelerimizde de aynı çabayı göstermeliyiz. Tanıtım günleri gibi etkinliklerle kulübümüz tarihi ve kültürü hakkında bilgilendirici bir çok belgeselimizden yayınlar yapabiliriz. Ufak hediyelikler verip,passolig üyeliklerini avantajlı şekilde kardeşlerimizin ayaklarına kadar giderek yapabiliriz. Yapabiliriz değil YAPMAK ZORUNDAYIZ ! Kombine fiyatlarımız bence fena değil bu sene en düşük kombinemiz 1 aylık asgari ücretin yaklaşık %15’i kadardı ama bu fiyatlara getirebildiğimiz insan sayısı da belli demekki çabamız yeterli değil. Öğrenciler diğer maaşlı insanlarımızla aynı paraya mı kombine alıyor öğrenci belgelerini getirmeleri karşılığında kombine indirimlerinden yararlanıp passolig için herhangi bir ücret ödemiyor mu ? Herkese geliri ölçüsünde muamele yapılıyor mu ? Belki de insanların eşleriyle kız arkadaşlarıyla gelebileceği tek ve yegane tribün olan tribünlerimizde kadın taraftarlarımız için eşlerimiz kız arkadaşlarımız için ne gibi ayrıcalıklar var ? Bu işler stada AVM’ye stand koyup başına bir adam dikmekle olmaz. Temel sorumuz şu olmalıdır senden yana olan insanlara birşey vermezsen neden senden yana olsunlar ? Biz taraftarımıza ne veriyoruz ? yönetimde söz hakkı olamadığın kulüpte kendini temsil edemediğin bir tüzük veriyoruz, her sezona ya kerim nasibimizde ne varsa diyip başladığımız bir sezon hedefi veriyoruz. Al biz şöyle transferler yaptık ama bizde pek bilmiyoruz 200.000-300.000€ verdik menajeri iyi diyor bakalım artık sen yine de tribüne gel diyoruz, takımının ürünlerini kullanmak mı istiyorsun valla bizde pek bilmiyoruz istersen ikinci el sitelerine bi bak diyoruz ya da sezon ortasında tesislere gel belki forma bulursun ama beden zor ismini yazdırmayı da aklından bile geçirme diyoruz. Bütün bunlardan sonra taraftarımız yok, olan taraftarımız da gelmiyor diye kimse kimseyi suçlayamaz.

94 yıllık kulübümüzü yaklaşık 40 yıldır Cavcav ailesi yönetiyor. Uzun uzadıya İlhan Cavcav’ı konuşmayacağım inanılmaz bir insandı ve bugün olduğumuz noktada en büyük takdirlerden birini hakediyor bu kulüp varoldukça da her zaman iyilikle hatırlanacak, biz gençler de geleneklerinin sürmesi isminin yaşaması için herşeyi yapacağız. Ben lafı bundan sonraki başkanımız Murat Cavcav’a getirmek istiyorum kendisi 708 üyemizin oyuyla henüz çok kısa bir süre önce başkanlık görevini yürütmeye başladı. Elbette ki bu görev kulübü bir arada tutması ve şu anda bir kaos ortamı oluşmaması adına kendine tevdi edildi. Kendisi 16 yıldır yönetimde yani yeni başkan muamelesi yapılmaması gerektiği kanaatindeyim dünkü çocuk değil o yüzden ben daha aklı başında açıklamalar projeler bekliyorum kendi adıma. Murat Cavcav şuan resmi rakamlara göre Türkiye demiyorum dikkatinizi çekiyorum “Avrupa’da” tribünde en çok taraftar kaybeden 5.kulüp (düşüş -%22.23) konumundaki kulübe başkan olduktan sonra ilk demeçlerini yine transfer ve para üzerine veriyor ve diyor ki Ben babamın gidemediği yerlere de gideceğim Japonya’dan bile adam bulacağım gerekirse diyor. Yani sormazlar mı 16 yıldır sen babanın yanında bunu mu düşündün diye ? 16 sene bu demeci vermeyi mi bekledin yani 16 sene sonra başa geçince ilk diyeceğin şey bir gün şampiyon olacağız mı ben Japonya’ya da gideceğim mi ? 16 yıllık perspektifin vizyonun planın projen birikimin bu mu ? Sayın Murat Cavcav’ın ilk yıldız transferi kim olmalıydı sizce ? Japonya’dan önce nereye bakması gerekiyordu ?  TARAFTAR!

Yani kulüple ilgili gerçekten bir hedefi varsa yanına arkasına almak zorunda olması gereken kişilerden bahsediyorum. Kendisinin başkanlığının ilk günlerinde şimdiden bir karar vermesi gerekiyor ya yanındakilerle başkancılık oynayacak ya da konuşmak yerine gerçekçi olup yüzünü taraftarına dönecek. Tüm sorunlara kimliğini soyadını bir kenara bırakıp yanaşacak ve 100.yıla giden yolda en başta kulüp tabanından gelen sesin çevresindeki dalkavukların sesinden daha gür duyulmasını sağlayarak icraatlerini projelerini ortaya koyduktan sonra ilerleyen zamanda daha demokratik bir ortamda tekrar seçime gidecek. Asıl o zaman babasının mirasıyla değil kendi yaptıklarıyla,projeleriyle,kendi adıyla güven kazanarak tekrar seçilecekse seçilecek yoksa geçici bir yönetim görevi görüp babasının mirasını en doğru şekilde daha donanımlı daha heyecanlı daha inanmış gerçekçi projelere sahip birimize devredecek ve kulüp içinde görev almaya devam edecek. Murat Cavcav Gençlerbirliği’ni çok sevseydi eğer 16 yıldır bu mevkiye gelmek için yanıp tutuşmaz mıydı bu mevkiye geldikten sonra bu kulübü daha iyiye götüreceğini inandığı projelerini çatır çatır ortaya koymaz mıydı ? Sizce 16 senedir kendini bu kadar geliştirebilen yeni başkanımız 6 sene sonrası için kutlayacağımız 100.yılımıza vizyon koyabilecek bir insan mı ? 2023 yılında 2003 ruhunu diriltebileceğine kaçımız inanıyoruz ? 2003 yılından 20 sene sonrası için aynı birliği kulüpte sağlayabilecek aynı inanmışlığı taraftarına oyuncularına aktarabilecek babacan ve heyecanlı bir karakter mi ? En basitinden önümüzdeki stadyum sürecine bakıyorum başkanımız ve kulübümüz bu olaya ne kadar hakim ne kadar sahip çıkıyor izliyorum. Hadi tek başımıza bir stad kapamadık bari gelişmelerde aktif rol oynayalım istiyorum o stadda bizden bişey olsun istiyorum ama stad ile ilgili bilgiler için Cumhurbaşkanının ağzına bakıyoruz ve hangi stadda oynayacağımızdan haberimiz bile yok. İnanın yapıcı olmaya çalışıyorum ama ben kendi adıma kendisinden gerekli enerjiyi alamıyorum potansiyelimizi ortaya çıkaracak ışığı göremiyorum. Artık bu müthiş kulübün birilerinin pohpohlandıkları,statü şovu yaptıkları bir yer olmaktan çıkması gerektiğini söylemek zorundayım zorundayız ama kusura bakmayın kulüp içinde ne bir oy ne de konuşma hakkımız var. Akşit abi de olmasa kongrede bu üyelik konusu belki açılmayacaktı bile Türkiye’de tek bir Cumhuriyet takımı var biz bununla övünürken kulüp içindeki hür iradeyi demokrasiyle sandığa yansıtamıyorsak,o kürsü de konuşamıyorsak ömürboyu övünsek insanlar bize gülerler. Hele ki 1 ay önce başkanlığı saltanat gibi babadan oğula devretmişsek. Tüzüğümüzü önümüzdeki doğru örneklerle acilen bugünkü gerçeklere gelecekte oluşabilecek ihtiyaçlara en uygun şekilde değiştirmek zorundayız.

Bakın stadımız bu sene yıkılıyor ve Ulus gibi merkezi bir yere ortalama 1949 adam getirebiliyoruz herşeyi bırakalım ve seneye Osmanlı’nın stadında oynayacağımızı bir dakika hayal edelim. Acı konuşacağım eğer kulüp taraftarı taşımak için bir sistem oluşturmazsa 500 taraftar o stada gider mi ? 2 sene boyunca boş tribünlere oynamak bize ne kazandırır ? Bu sene çok ama çok ciddi bir şekilde pazarlama yatırımı yapılması gerekiyor. Tabiki bunun için önce sports marketingle ilgili bilgisi vizyonu taraftarın beklentilerini anlayan buna karşılık projeler etkinlikler oluşturabilecek Gençlerbirliği’ni herşeyin önüne koyan bir beyin takımı oluşturulması gerekiyor. Artık kulüpleri var eden şeyler sadece sportif başarılar değil marka değerleri,sosyal sorumlulukları,farkındalık yaratmaları. Bunun için artık sosyal medya bulunmaz bir nimet. Gençlerbirliği’ni dışarıdan tanımak isteyen herhangi bir kişinin yapacağı ilk iş sosyal medya profillerimize girmek oluyor. Sosyal medyamız bizim kimliğimiz. Bu mecrayı kulüp kültürünün,bu ailenin anlayışının çok daha iyi tanıtılması için,futbolcularımızla taraftarımızın arasında duygusal bir bağ kurmak için yeri geldiğinde esprili yeri geldiğinde ciddi sorumluluk projeleri için çok etkin bir şekilde kullanmak zorundayız. Daha önce bunun mücadelesini verdim ve ilginç bir şekilde bunun için gereken özgürlük kulüp tarafından sağlanmıyor. Bunları cidden benim aklım almıyor. Kimse antrenmanlarda ne kadar koştuğumuzla,ortada sıçan oynayıp oynamamızla ilgilenmiyor. Lütfen şu soruların cevabını vermeye çalışalım; 94 yıllık bir futbol kulübü sponsoruyla kafa kafaya verip Kızılay’da birkaç yüz metrekarelik bir dükkan kiralayıp formasını ürünlerini taraftarlarının dilediği gibi ismini numarasını yazıp kişiselleştirip satamaz mı ? 20.000-30.000 liralık bir sermayeyle ufak bir şirket kurup e-ticaret sitesi oluşturarak vergisi karşılığında internet üzerinden ürün satışı yapamaz mı ? Battı bitti denen Ankaragücü’nün Fenerbahçe kadar ürün yelpazesi olan mağazasından utanma duymaz mı ? İkinci el sitelerinde fahiş fiyatlarla satılan Gençlerbirliği ürünlerini almak için yüksek bedeller ödemek zorunda kalan taraftarını tek bir gün olsun düşünmez mi ? Taraftarlarıyla futbolcularını bir araya getirmek için çalışmalar etkinlikler yapmaz mı ? Bir aile ortamı oluşturarak lig içinde kendini konumlandıramaz mı ?

Yine Cumhuriyet değerlerine atıf yapmak istiyorum bu ilkeler şeffaflığı getirmez mi hesap verilebilirliği getirmez mi ? Cumhuriyet kulübümüz yine tam anlamıyla kapalı kutu. Meşhur bir arazimiz var ama bunca yıldır yerini,büyüklüğünü,imar durumunu,ederini,bu arazi üzerindeki tasarruf planımızı bilen tek bir taraftarımız var mı ? Tek bildiğimiz şey yönetim kurulu üyelerimizin bu araziyi değerlendirmek için kendi inşaat firmalarının kavgalarını verdikleri. Elbetteki başkası kazanacağına kulüp içinde bir kazanım olsun buna karşı değilim ama burda bile Gençlerbirliği kavgası değil kişisel hırs kavgası var. Sırf bu yüzden İlhan Cavcav’dan sonra kulübe abilik yapacak Niyazi Akdaş harcandı. Biz bu değerlerimizi bozuk para gibi harcarsak nerede kalır bu kulübün vefa kültürü. Maalesef bir çok şey yanlış gidiyor kulübün içinde. Yarın kulübümüzü dernek statüsünden anonim şirkete çevirecekmişiz gibi sitemizde 6 ayda bir güncellenmek üzere yıllık finansal tablolarımızı detaylı bir şekilde hazırlamak zorundayız. Nerede zarar etmişiz nerede kazanmışız kime ne imtiyaz sağlamışız görmeliyiz futbolcularımıza ne kadar yıllık ücretler ödüyoruz çatır çatır hesap sorabilmeliyiz. Her yıl faaliyet raporumuzu en hızlı şekilde sitemizde yayınlamalıyız . Bunlar basit görünen ama inanın bana kurumsallaşmak,külüp içi demokrasiyi geliştirmek adına çok ciddi ve atılması zorunlu adımlar.

Transfer politikamıza gelemiyorum bile ! Yani şimdi yazmaya başlasam sayfalar yetmeyecek kadar doluyum. Kısaca şunu söylemek istiyorum Mehmet Ali abinin de blogunda ortadadır aldığımız oyuncuyla sattığımız oyuncu dengesine baktığımızda son zamana kadar zarardaydık Cavcav dönemini söylüyorum elbette belki son satışlarla dengelenmiştir. Yani deli gibi karda falan değiliz. Sadece şunu söylemek istiyorum malı değerli olan o malı bağırarak satmaz zaten değerini ederini bilenler gider onu bulur alır malı değersiz olan gel gel diye bağırır yırtınır sadece bir kere antrenmanlara gidin transfer döneminde saha kenarında sayısız menajer göreceksiniz bağırınırlar benim oyuncum diye ve bizimkiler onların içinden takviyeler yapar ve sezon sonu gelmeden yollar ayrılır. Bu oyuncular için ödenen 200.000-300.000€‘lar hiç göze batmaz ne zaman biz bu projeler için bu paraların 4’te 1’ini istesek koltuklarından hayır diye zıplarlar. Bu konuda son sözüm bizi her sene kurtaracak bir El Kabir bir Serdar Gürler olmayacak ve bir gün bu rüyanın sonu gelecek ama iş işten geçmiş olacak ben bir Gençlerbirliği neferi olarak başarısızlıktan asla ve asla korkmuyorum. Sadece bu boşvermişlikten çabasızlıktan korkuyorum ! Bursaspor örneği ortadadır küme düştükten 6 yıl sonra Türkiye şampiyonu olan takım örneği ortadadır. Eğer bu birlik beraberliği bizde tekrar hatırlayacaksak tekrar sarılacaksak tekrar kenetlenip başarılara koşmaya başlayacaksak bu leş sürüsü dağılacaksa düşmek çok büyük bir problem değil krizler kendi içinde fırsatları doğurur dibe vurmak yukarı zıplamak içindir ama bahsettiğim şeyler düşmemize gerek olmadan da bu birliğin sağlanabileceği bişeyleri başarabileceğimizin göstergesi reçetesidir tek yapmamız gereken harekete geçmek bu ölü toprağını üzerimizden atarak günümüz modern futbol yöneticiliğine kendi ailemizin sıcaklığını katmaktır. Eğer ben kulübüm için Şili’de İtalya’da düzenlenen 16 yaşında çocukların oynadığı turnuvaları ailemden hayatımdan feragat ederek izleyebiliyorsam herkes yapabilir. Ben Afrika’da Asya’da Avrupa’da hangi futbol akademileriyle işbirliğine gidebiliriz,anlaşmalar,oyuncu değişim programları yapabiliriz, yurtdışında küçük takımlarımızla hangi önemli turnuvalara katılabiliriz diye kafa patlatıyorsam, araştırıp buluyorsam bunu yapabiliriz. Büyük kulübüz büyük düşüneceğiz farklı düşüneceğiz. Ortaya gerçekçi projeler koyacağız bunları uygulama iradesi göstereceğiz ve başarılara koşacağız.

Yaşam bir nehir, sen de küçük bir balıksan
Burada yüzgeç sallayan akıntıya karşı da yüzmeyi öğrenmelisin mutlaka zaman geçmeden
Bu nehir her zaman köpük köpük akmayabilir
Balçık kaplı olabilir tabanı yer yer
Besin bulmak, korunmak avcılardan dert olabilir
Ama sen gerçek bir balık olmak için korkmadan yüzmelisin akıntıya karşı minik yüzgeçlerinle
Ancak bir taş arkasına saklanmaya çalışıyorsan, ben akıntıya karşı yüzemem diyorsan eğer
Kal hiç çekinmeden balçıklı kıyılarda kurbağalar gibi
Çünkü sen balık değilsin artık
Balık yüzlü, kurbağa ruhlu bir zavallısın sadece.

Korkmadan yüzeceğiz şampiyonluğa güzel günlere minik yüzgeçlerimizle taş arkasına saklanmadan ..