Ümit Özat beni yanılttı. Geldiğinde küme düşme adayları arasına girdiğimizi yazmıştım. Bazı maçlarda eski hastalıları nüksetse de oyun ve sonuç olarak başarılı oldu. Ancak kavgacı, kimseyi bulamayınca gölgesi ile kavga eden kişiliği hiç değişmemiş. Kulüp yönetiminin yerinde olsam kendisinin maçın teknik yorumu dışında demeç vermesini yasaklardım. Her an bir çam devirme ihtimali nedeniyle her konuşmasını büyük bir gerginlik içinde dinliyorum.

Önce futbolcuların ismini vererek "Bu oyuncuların en azından İstanbul görmeye hakkı yok mu?" dedi. Elbette her oyuncunun daha popüler takımlarda oynama hakkı vardır ama bunu en son söyleyecek kişi G.Birliği'nin teknik direktörüdür. Bu takıma gönül vermiş taraftarlara hakaret etmemesi gerekir.

Yine taraftarın nefret ettiği, en kibar tabirle "Ne duruyorsun, buyur git" diyeceği bir açıklama yaptı ve hedefinin İstanbul takımlarında hocalık yapmak olduğunu söyledi. Böyle bir hedefinin olması gayet doğaldır ancak bir takımı çalıştırırken gözünün başka takımda olduğunu herkesin duyacağı bir şekilde medya önünde ilan etmek benim seveceğim teknik direktörün yapacağı bir iş değildir.

Beşiktaş maçında başlangıçta son derece haklı olduğu Şenol Güneş ile girdiği ağız dalaşında gene futbol terimi ile gereksiz toplara girdi ve efendiliğini muhafaza edemedi. Haklı iken haksız duruma düştü.

Son olarak şampiyonluğa oynayan iki takım hakkında yine medya önünde görüş bildirmesi, taraf durumuna düşmesi kulübün itibarını zedeledi. Size yapılan eleştirilere katılmıyorsanız "taraftardır eleştirir" deyip ciddiye almazsınız, katılıyorsanız ders alırsınız. Ancak hiçbir koşulda medya önünde temsil ettiğiniz kulübün camiası ile kavgaya tutuşamazsınız. Bu demeçten sonra artık bizim ne yapıp edip Başakşehir'den puan almamız gerekiyor. Bir de bireysel bir hata ile hele de maçın sonlarına doğru yenilirsek spor kamuoyu önünde düşeceğimiz durumu düşünmek bile istemiyorum.

Özetle Ümit Özat saha içinde hocalığını geliştirmiş. Ancak saha dışında bir arpa boyu yol alamamış.