Değerli Arkadaşlar…

Gaziantepspor’a 3—1 yenildiğimiz maçtan sonra sanal ortamda birçok Gençlerbirliği taraftarı arkadaşımız, özellikle takımımızın kalecisi Ramazan hakkında eleştiri sınırlarını aşıp alay eden ve hatta hakaret ve aşağılamaya kadar varan yorumlar yapıyor. Geçen sezon da benzer olaylar yaşamıştık. Bunu çok yanlış bulduğumu ve Gençlerbirliği’nin centilmen ve futbolsever taraftarlarına yakıştıramadığımı belirtmek isterim.

Tamam… Kendi sahamızda öne geçtiğimiz ve kazandığımız takdirde 16 puana ulaşıp bayağı rahatlayacağımız 6 puanlık bir maçta yenildik. Üzgünüz. Ramazan yediği iki golde de hatalıydı. Bundan önce de Ramazan’ın hatalı yediği gollerle yenildiğimiz maçlar oldu. Galip geldiğimiz bazı maçlarda kalede adeta devleşerek takımın baskı yediği anlarda direncini artıran Ramazan’ı alkışladığımız da oldu. Hep söylüyorum, bunlar futbolda olağan şeyler… Futbol böyle bir oyun… Taraftarlar olarak Ramazan’ı yediği hatalı gollerden dolayı eleştirebiliriz. Bazılarımız onu takımda görmek dahi istemeyebiliriz. Ama kalecimize ya da başka bir futbolcumuza hakaret etmek, onu aşağılamak, onunla alay etmek çok ayıp ve çirkin… Buna hiç hakkımız yok.

Ayrıca biz yeterli görürüz ya da görmeyiz; orası ayrı bir mesele ama öyle veya böyle Ramazan A2 Milli Takımı’na seçilmiş bir kaleci… Bizim kalecimiz… Hatalı gol yediğinde eleştirsem bile Milli Takıma seçildiğinde de bir taraftar olarak onunla gurur duyarım. Her kaleci talihsiz dönemler geçirebilir, çok büyük hatalar yapabilir. Ancak futbolcumuz disiplinsizlik ve saygısızlık yapmadığı, kirli işlere bulaşmadığı, kulübümüzü zor durumda bırakacak ve bizi utandıracak bir harekette bulunmadığı, dürüstlük ve centilmenlikten ayrılmadığı sürece başımızın tacıdır. Maçta oynatıp oynatmamak da kulübün teknik direktörünün işidir. Biz böyle gördük ve bunun aksini hiçbir zaman düşünmedik.

Futbolu seviyoruz. Gençlerbirliği’ni seviyoruz. Takım yenilince üzülüyor, yenince seviniyoruz. Unutmamamız gereken bir şey var ki yenen de bizim futbolcularımız, yenilen de… Taraftar olarak bize düşen tribünde elimizden geldiğince desteklemek, onlara iyi günde kötü günde her zaman yanlarında olduğumuzu hissettirmek…

Kısacası her şeyi tadında bırakmakta yarar var.