Dükkanı kapatıp soluğu Tesislarda aldığımızda Kayserispor maçı hazırlıkları henüz başlamıştı.
Önce güneş tarafındaki kulübede yerimizi alıp ısınma koşusu yapan topçularımızı izledik.
Sonra akşam güneşinin kavurucu sıcağıyla parlama noktasına gelince gölge tarafındaki kulübeye transfer olduk.
Takım 7 eksikle sahadaydı ve yarım sahada 3 kale maç başladı. Çift kaleyi biliyoruz da 3 kale maç da neymiş demeyin, siz de gelin kendi gözünüzle görün. Oktay ve Tosiç ise takımdan ayrı olarak tam bizim önümüzde istasyon çalışması yapmaya başladılar. Ben duramadım laf attım,
- hayırdır Oktay, bir durum mu var?
- evet abi, ayağımda sinir sıkışması var. Belki ameliyat olacağım.
-Tosiç'in nesi var?
- onda da adale sertleşmesi var.

Kısa bir sessizlikten sonra Necdet lafa girdi ve
- ikiniz de oynarsınız goçum, taş gibisiniz taşşş.
Diyerek morel verdi.

Sonra bunları çalıştıran fizyoterapist bizim 5 metre yanımıza Japon kale koydu ve bu ikisine sırayla yerden sert ortalar yapmaya başladı. Oktay'la Tosiç de Japon kaleye gelişine şut atmaya başladılar.
Oktay, kaleyi tutturamazsa bizi şişleyeceğini bildiği için biraz da sakatlığının etkisiyle topa plase vuruşlar yaparkene Tosiç tam tersine gelişine abandıkça abandı ve sonuçta Japon kale yerine Ali Ekber'in oturduğu sandalyeye denk getirdi.
Tosiç, topa öyle sert öyle sert vurdu ki, sandalyenin ayakları anında kırıldı. Ula ula diyerekten ani bir refleksle tutmasak Ali Ekber yere düşecek ve Tosiç muhtemeldir ki bu hareketinden dolayı kadro dışı kalacaktı.
Neyse ki Metin hoca bu talihsiz kazayı görmedi de olayı aramızda kapattık.
Kapattık dediysem, kırılan sandalyenin parasının Tosiç'in ilk galibiyet priminden mahsup edilmesine karar verdik de öyle yani.
Durum bundan ibarettir arkadaşlar.