Klasik bir laf vardır;
İstanbul'un en çok nesini seversiniz?
Ben en çok deplasmanda maç kazanmasını seviyorum, özellikle tam Bizans olanları.
Bu seferlik Kasımpaşa ile idare ettik.Aslına bakarsanız arkasındaki güç ve elinden tutup çıkaranları bir yana bırakırsanız Kasımpaşa maçlarına gittiğimde ezilmişliği sakinlikle kabul etmiş, garibanlığı yaşamış, ölmüş de dirilmiş bir ağırbaşlılık hissediyorum ve bu nedenle ''Tam Bizans'' diyemiyorum. Bana ciddi anlamda Hacettepe'yi çağrıştırıyor..

Kasımpaşa stadının yeri çok güzel, Misafir trübüne erişim çok kolay.
Onurun bahsettiği gibi güzel bir organizasyonla 10 kişilik dev taraftar grubuyla trübündeki yerimizi aldık. Adam başı 2 polis düşüyordu, zaman zaman tezahüratlarımız 500 kişilik Kasımpaşa taraftarını susturdu.
Ben en çok bizim taraftaki Kantin görevlisine acıdım: Misafir taraftar gelecek diye bir kazan çay demlemiş, topu topu 10 kişi var içerde, hemen hemen hepsi elinde kaldı, kirayı bile çıkaramaz(laf aramızda çayı da pek güzel değildi)

İlk yarı futbolcular Önümüzde ısınırken hepsine teker teker bağırarak başarılar diledik. Özellikle İrfan'a çok bağırdım 1 gol, 1 asist diye. bu duruma gülümsedi, kendisi de inanamamıştı belki ama bir asist alacağım baki...

Evet, belki Kasımpaşa'ya göre üstün oynamadık. İlk 15-20 dakikadan sonra oyunu dengeledik ve çok kontrollü oynadık. Ekranda nasıl görünüyor bilmem ama trübünden Kasımpaşa'nın fiziksel bariz üstünlüğü görünüyordu: Çok sıkı basıyorlardı, ve bizimkilere fazla topla oynama şansı vermiyorlardı. Hleb'in tutuk olmasının en önemli sebebi de buydu.
Hoca'nın tüm değişiklikleri ve zamanlaması oldukça yerindeydi. Değişikliklerin ne olacağını öncesinde Trübünde biz belirlemiştik zaten
Maçın hakkı beraberlik gibi gözükürken kırmızı kart bize umut aşıladı ve zamanlaması iyi bir golle 3 puana ulaştık.
Ligin ilk yarısında yanımızda olmayan şans bize göz kırpıyor. Son 10 dakikada yaşadığımız puan kayıpları artık tersine döndü, umarım devamı gelir...