Dün, Abidinpaşa Köşkü'nde "Ankara Rüzgârı: Gençlerbirliği" söyleşisi vardı.

(...)

Tanıl abi, Gençlerbirliği’ni anlatmaya başladı. Nasıl kurulduğunu, renklerini nasıl seçtiğini, taraftarlarını, bazıları için “okumuş, efendi çocuklar”, bazıları için ise “züppe” olarak nitelendirilmelerini, İstanbul’a kafa tutuşlarını, düşüş yıllarını, karalık/zor günlerini, Hasan şengel’i, Rafael Demircan‘ı, Cemalettin Sakallıoğlu‘nu sonrasında da İlhan Cavcav’ı anlattı.

“Her futbol kulübü bir roman kahramanıdır. Bazıları piyasa romanının, bazıları ise polisiye. Ama Gençlerbirliği büyük bir romanın kahramanıdır.” dedi. Ve ekledi, “kulüpler kendi kimliklerine sahip çıkmalı. Gençlerbirliği’nin tarihi kendi hazinesidir.”

(...)

Sonrasında ise, bizi büyük bir sürpriz bekliyordu. Emekli Profesör Mustafa Akbulut söz aldı. Önce Tanıl Bora’ya teşekkür etti ve koleksiyoner bir arkadaşında Gençlerbirliği’nin ilk kurulduğu yıllara ait bir üyelik cüzdanı olduğunu anlattı. Onu arkadaşından alıp Gençlerbirliği Spor Kulübü’ne armağan etmek istediğini ama arkadaşını bir türlü ikna edemediğini söyledi. Sonra da, Tanıl abiye takdim etmek için cüzdanın renkli fotokopisini çektirdiğini söyledi ve ona uzattı. Çok heyecanlanmıştım. Çünkü fotokopide Gençlerbirliği’nin üzerinde Osmanlıca olarak, “Ankara, Gençlerbirliği Spor Kulübü, Tevellüd Tarihi: 1339″ yazan kırmızı-siyah çubuklu ilk logosu vardı.

Yazının tamamı ve logo için buyurun:
http://www.mehmetalicetinkaya.com/20...in-ilk-logosu/